Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Karanlıkta Sabah Kuşları

Ahmet Altan
En korkunç savaşı kendi içimizde yaşarken, ne yapmalıyız..?
Ahmet Altan
Ahmet Altan
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karanlıkta Sabah Kuşları
Şarkılarını kaybetmiş olanlar, hayatlarını da kaybedecekler.
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karanlıkta Sabah Kuşları
Reklam
Belki de hayat, bir yanından sırlarını aydınlığa akıtırken bir yanından üstüne yeni sırlar eklediğimiz bir kum saatidir ve belki de bütün sırlar aydınlandığında bu saat duracağından sırlar hiçbir zaman bütünüyle aydınlanmayacak ve hayat devam edebilmek için hep biraz gölgeli kalacaktır. Biz de o gölgelere biraz ışık tutmaya çalışırken kendi gölgemizi ekleyeceğiz ona. Ve hep ışıklarla gölgeler olacak. Ve o gölgelerden ışığa öfkeler, kızgınlıklar, sevgiler, sevinçler, aşklar akacak ve bütün bunlar ışığa değdiğinde yeniden bir gölgeye dönecek. Hayat da çekiciliğini ışığa ya da gölgeye değil, ışığın sürekli gölgeye, gölgenin sürekli ışığa dönmesine borçlu olacak.
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karanlıkta Sabah Kuşları
Bir yandan içinde yaşadığımız dünyanın, dünyayı sarmalayan boşluğun bitmez tükenmez, belki hiçbir zaman bütünüyle çözülemeyecek sırları, bir yandan kendi içimizde taşıdığımız kendimize bile açık olmayan sırlarımız, bir yandan da hemen yanı başımızda, elini tuttuğumuz, konuştuğumuz, sevişip mahremimize aldığımız, ama bir türlü sırrına vakıf olamadığımız diğer insanların kendini ışığa teslim etmeyen gölgeli yapıları.
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karanlıkta Sabah Kuşları
Hayal
Kalın gövdeli, uzun ve yaşlı ağaçların koyu ve serin gölgeliğine kurulmuş bir hamağa uzansam, yanı başımda, dışı buğulanmış, ağzına beyaz dantel bir örtü örtülmüş bir sürahide, içine limon kabuklan rendelenmiş limonata olsa, ağaçların bittiği yerde, iri taneleri güneş ışıklarıyla bal rengine dönmüş üzüm salkımları taşıyan bir bağ uzansa. Bir guguk
Cevap ver kendine...
Hangisi daha tehlikeli? Heyecanını, neşesini, coşkusunu kaybetmiş, sürekli olarak bulundukları nehirden başka bir nehirde olmayı isteyen parçaları ayrı ayrı yüzdüren bir hayatı sürdürmek mi, yoksa parçalarını bir araya getirip yekpare olarak suların derinliğine atıp bir kayaya çarpıncaya kadar yüzmenin tadını çıkarmak mı? "Mutlu musun" sorusu neden şaşırtır bizi? Neden cevaplayamayız bu soruyu, neden aklımızdan silmeye çalışırız, niye kendimize hiç soramayız? Kim öğretir bize parçalanmanın daha güvenli olduğunu? Kim, biz daha çocukken kulağımıza fısıldar, parçalarını bir araya getirmek tehlikelidir diye? Doğarken mi biliriz bunu, yoksa bu yaşarken öğrenilen bir hayat bilgisi midir? Ölürken hangisinden pişman olacağız, iki ayrı parça olarak yaşamaktan mı, yoksa bir bütün haline gelmekten mi? Parçalanmış olarak yaşayanlar parçalanmış olmaktan, bir bütün olarak yaşayanlar bütünleşmekten mi pişman olacaklar? Kaçınılmaz bir pişmanlık mı hayat? Bazen, aynı anda iki ayrı nehirde yüzüyormuşuz gibi geliyor bana ve her bir parçamız yüzdüğü nehirden başka bir yerde bulunmak istiyor. Hayat bir parçalanmışlık mı, yoksa bir bütünleşme çabası mı? Peki ya şu basit soruya ne cevap vermeli: "Mutlu musun?"
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karanlıkta Sabah Kuşları
Reklam
Kar yağıyordu. Uzun uzun seyrettik birbirimizi. Onun portakalları vardı, benim kederlerim. O bana, hayatın aslında ne kadar şaşırtıcı ve ne kadar güzel olduğunu söylüyordu. Ben ona hiçbir şey söyleyemiyordum. Ne söyleyebilirdim ki... Onun neşeli bir sürgün gibi yaşadığı bu hayattan utandığımdan başka.
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karanlıkta Sabah Kuşları
Başkasının hayatını yaşar gibi de yaşamadık. Kendi hayatımızı yaşadık ve mutlulukla aramıza kendimiz girdik. Hayatı hafifçe yaşamak ağır geldi bize. Hayatı ağır yaşadık. Taşları yanlış sürdük mutluluk kavşaklarında, doğru sürsek belki de bu başkalarına ağır gelecekti.
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karısının ölümüne yakın bir gün bir kır gezintisinde, yeşilliklerin ortasındaki bir sundurmanın altına sığınıyorlar, "mutluyum" diyor yazar, "şu ânın olduğu gibi kalmasını ve hiç değişmemesini isterdim", karısı ise, "ölümümden konuşmalıyız" diyor, "şimdi değil, şu anı bozma" diyor yazar, "hayır şimdi konuşmalıyız, ben öldüğümde çekeceğin acı şu anda hissettiğin mutluluğun parçası, o acı yoksa bu mutluluk yok, anlaşma böyle." Anlaşma böyle, acı yoksa mutluluk yok. Mutluluk varsa acı var.
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karanlıkta Sabah Kuşları
Seyredenleri derinden sarsan Shadowlands isimli film, dokuz yaşında annesini kaybettikten sonra bir daha birini kaybederim korkusuna farkına varmadan kapılarak insanlarla hemen hemen bütün duygusal ilişkilerini kesen bir yazarın, sevdiği kadın ancak ölümün kapısına gelince ona sevdiğini söyleyebildiğini anlatıyordu. Onca yıl birilerini sevmekten korktuktan sonra, öleceğini bile bile bütün sevgisini o kadına açan yazar, sevgilisini kaybettikten sonra kendi hayatını yaptığı iki seçimle özetliyordu: "tanrı ona iki kez seçme hakkı verdi, çocuk güveni seçti, erkek acıyı." Aslında bütün film hayatın şu garip denklemini anlatıyordu, acıdan kaçıyorsan mutlu olamazsın, mutlu oluyorsan acı çekeceksin.
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karanlıkta Sabah Kuşları
100 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.