Dursun Gürlek hoca'nın okumuş olduğum 3. eseri. Dursun Bey'i nereden tanıdığımı kimin tavsiye ettiğini hiç hatırlamıyorum. Tebessüm ve Tefekkür adlı eserini yıllar önce alıp okumuştum. Kendisini belediyenin yaptığı bir programda dinleme şansına ermiştim. Dursun Gürlek akıcı bir konuşma uslübuna ve engin tarihi bilgiye sahip. Eserlerinde de bu bilgilerini bizimle paylaşmış.
Hocanın eseri yanında, başka eserlerden de, bizim " hasta adam" dediğimiz Osmanlı'nın, son zamanlarında yaşayan alimlerin, müderrislerin çok donanımlı olduğunu gördüm.
Nasıl bu hale geldik , geçmişimizi öğrenmeden yargılayıp küçüğümsediğimiz utandığımız bir algı nasıl oluştu...
Eseri okurken kendimi eskilerin, Çınar altlarında, Beyazıt meydanı'nda, sahaflarda bir araya gelerek sohbet ettikleri bir halkadaymışım gibi hissettim.
Kitap kısa kısa tarihi anekdotlardan oluşuyor, padişah hayatlarından, vezirlerden mutasavvıflardan komutanlardan ve benzeri gibi şahsiyetlerin hayatlarından kesitler yer alıyor. ara ara okunup düşünülmesi gereken, ders alınması gereken bir eser. Hatta kimi zaman fıkra mahiyetinde olaylarda insana tebessüm ettiriyor.
fakat keşke tarihi bir kronoloji ile de sıralanabilseydi dedim. Kimi zaman da keşke bu konuyu hiç buraya almasaydı dediğim birkaç yerde olmadı değil.
Hocanın bu üç eserinden en çok "ayaklı kütüphaneler"i beğendim.