“Adın benim için dua gibi kutsal, ilk söylediğimde anı kalsın istedim. Yıllar sonra andığımızda bile bugünü, aynı heyecanı duyalım istedim. Sen nefesim gibisin, seni içime çeksem vermeye kıyamam.
Her gün, bir gün sıranın bana geleceğini düşünerek yaşadım. Ve o
gün, her kemer darbesinde bunu düşünerek nefes aldım. Babam yaklaşık
bir seksen beş boylarında, cüsseli bir adamdı. Gençlik yıllarında
boks kurslarına gitmişti. Bu cılız halimle ona karşı koyamıyordum.
Kemeri vuruyordu ki, nasıl oldu bilmiyorum, elimle havada yakala-
dım. Üstüme yürüdü. Artık boğuşuyorduk. Küfürleri duymuyordum.
Nasıl olduysa bana işkence yaptığı aletlerin olduğu masaya çarptım.
Üzerindekilerle beraber yere düştüm. Artık üstümdeydi. Yerde o da
ben de bir şeyler arıyorduk. İlk darbe ondan bana, sağ omuzuma geldi.
Benim de elimde bir şey vardı. Bedenine doğru salladım, göğüs
bölümüne geldi. Kan yüzüme sıçradı. Yana doğru kaydı üzerimden.
Bense şok olmuştum. Elimi yüzüme sürdüm. Kanı ılıktı, kokusu bü-
yüleyiciydi. En önemlisi, içimde ona karşı olan nefretim soğumuştu.
Şimdi canım acımıyordu...