Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkün Resmi Mezhebi Projesi

Kemalizm ve Mâturîdîlik

Melikşah Sezen

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Mustafa Sabri ismi, Kemalist çevrelerin kanını beynine zıplatan bir isimdir. 
Sarık, cübbe, şalvar gibi kisve-i İslâmî olarak nitelenen giysiler Türk'ün kendine özgü kıyafetler olmadığı ve aslında Arap giysisi olduğu için dışlanıyor fakat diğer taraftan batılı milletlerin kıyafetleri Türk insanına millî bir kıyafet olarak dayatılıyordu.
Sayfa 69 - Kökler YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Mustafa Kemal, “hilafet, saltanat, İslam” bağımlısı olduğunu gösterir sözler sarf ettiği dönemlerde dahi aslında Türkçü, elitist, laikliği arzulayan, muasırlaşma ve batılılaşma ideallerini evvelki resim etmeye çalıştığımız hal üzere benimseyen bir kişidir. Onun Osmanlıcılı, İslamcı, şucu veya bucu olarak değerlendirilebilecek diğer her söylem ve yönelimi, siyasi emeller uğruna yapılmış basit politik manevralardan ibarettir. 
Mustafa Sabri’nin yazılarının kendisi ülke dışında olmasına rağmen nasıl bir tesiri sahip olduğunu, kendisinin, oğlunun, kendisini müdafaa eden Refi’ Bey’in Lozan antlaşması esnasında kabul edilen genel aftan çıkarılan 150 kişilik listeye alınmasından rahatlıkla anlayabiliriz. 
Millileşme, Türkleşme adı altında tatbik edilen icraatlardan bir tanesi kılık kıyafet üzerinden gerçekleşmişti. Şapka İktisası Kanunu vesilesiyle bir miktar temas ettiğimiz kılık kıyafete yönelik adımlar gariptir ki Millîleşme iddiasının tearuz dolu bir ayağı olmuştur. Sarık, cübbe, şalvar gibi kisve-i İslâmî olarak nitelenen giysiler Türk'ün kendine özgü kıyafetler olmadığı ve aslında Arap giysisi olduğu için dışlanıyor fakat diğer taraftan batılı milletlerin kıyafetleri Türk insanına millî bir kıyafet olarak dayatılıyordu.
Tarih boyunca Müslümanların İslâm ile kurdukları ilişki mezhebler üzerinden gerçekleşmiştir. Pek tabi mezhebî tercih ve intisab durumuna mizaç hususiyetleri itibarıyla kavmî özelliklerin de kısmî bir dâhli olabilir. Fakat bu kısmî pay dahi ancak ve ancak amelî mezheb söz konusu olduğunda iddia olunabilecek bir kıymete sahiptir. Çünkü insanların yaşadığı yerlerin coğrafi farklılıkları iklime, iklim farklılığı ise giyimden, beslenmeye, barınmadan, sosyal münasebetlere kadar her şeye tesir edecek bir güce mâliktir. Hal böyle olunca her biri muamelat bahsi içerisine giren hususlarda, insanların kendi coğrafi durumlarına vakıf, bu durumlara göre içtihatlarda bulunan bir müctehidi takip ve taklit etmesi elbette anlamlı ve makuldür.
Reklam
Âkif, hazırladığı meâlin bir nüshasını vefatından sonra imha edilmek üzere Yozgatlı İhsan Efendi'ye (ö. 1961) emanet etti. Mustafa Sabri Efendi'nin oğlu İbrahim Sabri (ö. 1983), Mehmed Âkif'in müsvedde hâlindeki meâlinin bir nüshasını yakarak imha eden isimler içerisindedir. O, Âkif'in şairliğinden çokça etkilenmekte ve meâlinin de bu yönüyle yani edebî yetkiliği itibariyle pek kıymetli olduğunu/olacağını ikrar etmekte olduğu hâlde, söz konusu tehlikenin meâli yakılarak atlatıldığına kanaat getirdiği için şu mısraları kaleme almıştır: "O bir eserdi ki yangın denilse lâyıktı/ Kalırsa, belki yakar, kül ederdi imânı/ O bir ateşti ki sönmezdi etmeden ihrâk/Yakıldı: Sönmesi kurtardı, nass-ı Kur'an'ı."
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.