Gerçekleşirse, iyi; gerçekleşmezse, daha da iyi.
Sadece tümünü bırak, çünkü bu kadar kavramdan oluşan bu yük seni an be an yaşamaktan alıkoyuyor.
Hayatı organik bir birlik içinde yaşa. Hiçbir hareket kısmen olmamalıdır, tamamen dahil olmalısın..
Bilinç aynı ışık gibidir.
Işık burada, hepimiz buradayız; ışık üzerimize, duvarların üzerine, perdelerin üzerine,buradaki her şeyin üzerine düşüyor.
Bunların hepsi nesnedir. Bir an için düşün: eğer bütün nesneler ortadan kaldırılırsa, o zaman sadece ışık kaldır, hiçbir şeyin üzerine düşmeden.
Fakat ışık bilinçtir; sen bilinçsin. Dolayısıyla bütün nesneler kaldırıldığında, bilincin kendi üzerine düşer, kendi üzerine döner; bu bir içe dönüştür, çünkü bunu önleyecek hiçbir şey yoktur.
Nesnenin anlamı budur: “obje” (object) önleyen, engel ortaya çıkarandır, bir mali demektir.
Nesne olmadığında, nereye gidebilirsin? Kendine, kendinin bilincinde olan bilince dönmek zorundasın.
Basit gerçekleri basit bir şekilde göremiyorsunuz.
Hiçbir korku, gerçeğin karşısında dayanamaz. Bir hakikati bir kez duyduğunda, onu unutmak imkansızdır.
Hakikatin özelliklerinden biri budur, onu hatırlamana gerek yoktur.
Yalanın sürekli hatırlanması gerekir; unutabilirsin.
Gerçek din, bireysel bir deneyimdir. Ancak bir birey dindar olabilir.
İsa varken, Yahudiler onun dindarlığını kabul edemedi: O ve takipçileri bir “tarikat” tı.
İsa, dindar bir insandır, bu yüzden onun etrafında dinin rayihası vardı ve duyarlı, açık, alıcı olanlar İsa’ya yaklaştılar.
Dindar birinin takipçileri yoktur, ancak yol arkadaşları vardır.
İsa entellektüel biri değildir; eğitimi bile yoktur. Teolog değildir; Tanrı veya dini tartışamaz.
Felsefeci tartışır, dindar bir insan ifade eder.
Felsefeci tartışır, çünkü bilmez; tartışma yoluyla sonuca varmak ister.
Fakat dindar kişi onu bilir. İfade eder, bu bir bildiridir; aynı zamanda onu kanıtlamanın yolu olmadığını da bilir.