Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Karanlık Cevher Dizisi 2. Kitap

Keskin Bıçak - Altın Pusula

Philip Pullman

Keskin Bıçak - Altın Pusula Sözleri ve Alıntıları

Keskin Bıçak - Altın Pusula sözleri ve alıntılarını, Keskin Bıçak - Altın Pusula kitap alıntılarını, Keskin Bıçak - Altın Pusula en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Eh..." diye bitirdi ihtiyar, ellerini iki yana açarak, "tek yapabileceğim bıçağı sana vermek ve nasıl kullanacağını göstermekti ki yaptım, bir de sana çürümeden önce Lonca'nın buna ilişkin kurallarının neler olduğunu söylemekti. Önce, kapamaksızın asla açma. İkinci olarak, asla başkasının bıçağı kullanmasına izin verme. Sadece senindir. Üçüncü olarak, onu asla adi bir amaç için kullanma. Dördüncüsü de, bunu bir sır olarak sakla. Eğer başka kurallar var idiyse, onları unuttum, unuttumsa da önemleri olmadığı içindir. Bıçak sende. Taşıyıcı sensin. Çocuk olmaman gerekirdi. Ama dünyamız parçalanıp gidiyor ve taşıyıcının işareti insanı yanıltmaz. Adını bile bilmiyorum. Şimdi gidin. Çok kısa zamanda öleceğim çünkü nerede zehirli ilaç olduğunu biliyorum ve Heyulaların gelmesini beklemeye niyetim yok, ki bıçak gider gitmez geleceklerdir. Git." "Ama Bay Paradisi-" diye başladı Lyra. Adam başını iki yana sallayıp devam etti. "Vakit yok. Buraya bir amaçla geldiniz ve bu amacın ne olduğunu bilmeseniz de, sizi buraya getiren melekler biliyor. Gidin. Cesursun, arkadaşın da akıllı. Ve bıçak sizde. Gidin." "Kendinizi sahiden zehirlemeyeceksiniz, değil mi?" dedi Lyra, dertli dertli. "Gel hadi," dedi Will. "Peki, meleklerden ne kastettiniz?" diye devam etti Lyra. Will kolunu çekti. "Gel hadi," dedi gene. "Gitmemiz gerek. Teşekkürler Bay Paradisi." Kan lekeli, tozlu sağ elini uzattı, adam onu hafifçe sıktı. Lyra'nın elini de sıktı ve Pantalaimon'a başıyla selam verdi, o da selamı kabul ettiğini ermin başını eğerek gösterdi. ...
Sayfa 201 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Hester tükeniyordu. "Hester, benden önce gitme," diye fısıldadı Lee. "Lee, senden uzakta herhangi bir yerde tek bir saniye bile durmaya dayanamam," diye fısıldayarak cevap verdi cin.
Sayfa 323 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Eh, bir Heyulanın bir büyüğü yakalamasını görmek hoş olmaz. Oracıkta yani, hayatlarını emer bitirirler. Ben büyümek istemiyorum, kesin. Önce neler olduğunu anlarlar, korkarlar; ağlarlar da ağlarlar. Başka yere bakmaya çalışırlar, bunlar olmuyormuş gibi davranmaya, oysa oluyordur. İş işten geçmiştir. Ve kimse yakınlarına gitmeyecektir, tek başlarınadırlar. Sonra renkleri solar, hareket etmez olurlar. Hâlâ canlıdırlar ama içeriden yenmiş gibidirler. Gözlerine bakarsan, başlarının arkasını görürsün. Orada bir şey kalmaz."
Sayfa 66 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Kraliçem," dedi genç cadı, onun bakışı altında sessiz kalmayarak. "Stanislaus Grumman denen adamı tanıyorum.Ona aşıktım. Ama şimdi ondan öyle çok nefret ediyorum ki görürsem öldürürüm. Bana kalsa hiçbir şey demezdim ama kız kardeşim beni size söylemeye zorladı." Daha yaşlı cadıya nefretle baktı, o da bu bakışı şefkatle iade etti: Aşkın ne olduğunu biliyordu. "Eh," dedi Serafina, "eğer hâlâ hayattaysa, Bay Scoresby onu bulana kadar canlı kalması gerekir. Sen de bizimle yeni dünyaya gelsen iyi olur, böylelikle onu öldürme tehliken de ortadan kalkar. Unut gitsin, Juta Kamainen. Aşk hepimize ıstırap çektirir. Ama bu görevimiz intikamdan büyük. Bunu hatırla."
Sayfa 60 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Şunu sormuştu: O ne? Dost mu düşman mı? Aletiyometre cevap verdi: O bir katil. Lyra cevabı görünce aniden gevşedi. Yiyecek bulabilirdi, ona Oxtord'a nasıl gidileceğini gösterebilirdi ve bunlar yararlı güçlerdi ama çocuk gene de güvenilmez ya da ödlek olabilirdi. Oysa bir katil, değerli bir eşlikçiydi. Onun yanında kendini, zırhlı ayı lorek Byrnison'la olduğu kadar güvende hissetti. ...
Sayfa 33 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Dr. Malone yüzünü ovaladı, yanakları daha da kızardı. "Bu konudaki her şey utanç verici," dedi. "Sen bir bilimsel laboratuvarda iyi ve kötüden söz etmenin ne kadar utanç verici olduğunu biliyor musun? Hiçbir fikrin var mı? Benim bilgin olmamın nedenlerinden biri de, böyle şeyleri düşünmek zorunda kalmamaktı." "Düşünmelisiniz," dedi Lyra haşin haşin. "Gölgeleri, Toz'u, her neyse onu, böyle şeyleri, iyiyi kötüyü falan, düşünmeden araştıramazsınız. Onun dediğine göre, bunu yapmanız gerekiyor, unutmayın. Reddedemezsiniz."
Sayfa 104 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Küçük kar kiraz kuşu, Heyula, cadıya doğru ilerlerken kayanın üstünde seğirerek yatıyordu ve sonra Lena Feldt daha önce neler çektiyse hepsi ikiye, üçe katlandı, yüzle çarpıldı. Bir ruh bulantısı, korkunç, mide bulandırıcı bir keder hissetti, öyle derin bir melankolik yorgunluktu ki, bundan ölecekti. Son bilinçli düşüncesi, hayattan tiksinmek oldu; duyuları ona yalan söylemişti. Dünya enerji ve sevinçten değil, pislik, ihanet ve dermansızlıktan yapılmıştı. Yaşamak nefret verici bir şeydi, ölüm de ondan iyi değildi ve evrenin bir ucundan bir ucuna bu ilk, son ve yegâne hakikatti. Öylece, yayı elinde ayakta durdu, kayıtsız, yaşarken ölmüş halde.
Sayfa 334 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Bunlar da neyin nesi?" dedi Lee. "İnsanlar onlara Heyula diyor." "Tam olarak ne yapıyorlar?" "Vampirleri duydun mu?" "Evet, hikâyelerde." "Heyulalar vampirlerin kanla beslendiği gibi beslenir ama Heyulaların yiyeceği, dikkattir. Dünyaya karşı bilinçli ve bilgili bir ilgi. Çocukların olgunluktan uzak oluşu onlara o kadar ilginç gelmez."
Sayfa 297 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Mary Malone'un başı çınlamaya başladı. Katolik olarak büyütülmüştü. Hatta Lyra'nın keşfettiği gibi, bir vakitler rahibeydi. Artık inancından ona bir şey kalmamıştı ama melekleri bilirdi. Aziz Augustine "Melek onların görevinin adı, demişti, doğalarının değil. Eğer doğalarının adını ararsanız, ruhtur; eğer görevlerinin adını ararsanız, melektir; olduklarından ötürü ruh, yaptıklarından ötürü melek."
Sayfa 264 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Bir zamanlar mutlu bir dünyaydı, diye açıkladı. Şehirler ferah ve zarifti, topraklar sürülürdü, bereketliydi. Ticaret gemileri mavi okyanuslara sefer yapıp gelirdi, balıkçılar ağlar dolusu morina ve orkinos, levrek ile dubar çekerdi; ormanlar av doluydu, hiçbir çocuk aç kalmazdı. Büyük şehirlerin sarayları ile meydanlarında Brezilya ve Benin, Ayrlanda ile Core'den gelen büyükelçiler, tütün satıcılarıyla, Borgamo'dan komedyenlerle, servet tahvili tacirleriyle haşır neşir olurlardı. Geceleri maskeli aşıklar güllerin sarktığı sıra sütunlar altında ya da lambalarla aydınlatılmış bahçelerde buluşur, havada yasemin kokusu dalgalanır ve tellerine dokunulan mandaronun müziğiyle zonklardı. ...
Sayfa 145 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
105 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.