İstanbul'u yabancı bir yazardan okumanın heyecanı ile aldığım bu kitabın tam bir gizem- macera ve mistik bir roman olduğunu söylemek istiyorum. Belki biraz da şöyle düşünmüş olabilirim : Acaba Türkleri ve Istanbulu kötüledi mi? Bu sorunun cevabını ararken kitaba odaklanmakta zorlandığımı farkettim. Ama genel itibariyle beğendiğim ve sevdiğim bir kitap oldu. Osmanlı'nın son zamanlarında gecen bir hikâye. Yazarın gözünden tarif edilen Istanbul'u sevdim.
.
Transilvanya'dan babasıyla beraber , cok önemli bir tarihî eseri satın almak icin , gemi yolculuğu ile Istanbul'a gelen Paula orada kime guvenecegini bilmeden babasına yardımcı olmaya çalışıyor. Babasının Paula'yı korumak icin tuttuğu koruma Stochan , gemi yolculugunda tanışmak zorunda kaldığı Potekiz'li korsan Duarte, Paula'nın ve babasının yaşamında hatrı sayılır değişikliklere neden oluyor. Eserin peşinde olan insanlardan, üçü birlikte kaçıyor ve eseri anavatanına götürmeye çalışıyorlar. Ve Paula cok sevdiği ve güvendiği biri olan , Istanbuldaki tek arkadaşı Irene'in eserin peşinde olduğunu öğreniyor. Mistik olaylar nerede derseniz, hep var aslında. Kitabın başından itibaren Paula normal bir insan değil. Yıllar once oteki dünyaya kaçan kardeşi Tati ile iletişim kuruyor ve bu zorlu yolculukta ona yardimci olanlar Tati ve arkadaşları. Kitaptan spoiler vermeden anlatabileceklerim bu kadar ama okuduğum icin mutlu olduğum kitaplardan biri oldu.
Kibele'nin Sırrı
