Düşlerimde onu istediğim kalıba döküyor, hoşlandığım her rolde onu oynatıyordum. İçimde olup bitenlerden haberdar olmasını ise hiç önemsemiyordum. Düşlerimde bile olsa onunla olmak bana yetiyordu.
Destanların çok eski zamanlara ait olduğunun bilincinde olmama rağmen yine de tüm insanların kaderini birbirine düğümleyen ortak bir temanın olduğunu hissedebiliyordum. İnsanlar ve çağlar farklıydı fakat yaşananlar her zaman için aynıydı . Bir tarafta iyilik öbür tarafta kötülük yer alıyordu. Acı ve sevinç, hicran ve umut hep karşı karşıya geliyordu. Evet okudukça kahramanların kendilerini acının ve umutsuzluğun ve kederin pençesinden kurtartmak için nasıl çabaladıklarını öğreniyordum. Belki ben de gelecekte böyle bir rolde oynayabilirdim. En azından kendi kaderimin kahramını olabilirdim.
"Aramızdaki şey bir mumdan yükselen ışık gibiydi; "Hem gerçekti hem yalan! Lakin daha sonra mutluluğun mumda değil de onun yükselen ışıklarında olduğunu anladım. Görebildiğin kadarıyla yetinmen gereken bir şeydi. Mumun ışığını tutmaya çalışacak olursan mum sönecek, ışık gidecek ve elin yanacaktı!" Varlık alemindeki mutluluk, mahiyetten daha fazla hissedilen ve hayalden daha çok aynileşen bir olguydu, benim ruhum ise bu ikisi arasında gidip gelen bir berzahı yaşıyordu."