Biyografi kitaplarını, hususiyle otobiyografileri okumayı çok severim. Kırk Yıl’ı da severek, beğenerek okudum. Beklediğimden çok daha dolu bir eser. Çok ilgi duyduğum, merak ettiğim bir dönemi anlatıyor. Halit Ziya Abdülhamit döneminin tamamını, 2. Meşrutiyeti, 1. Dünya Savaşını, Türkiye Cumhuriyetinin ilk yirmi küsür yılını aklı ererek, eli kalem tutarak yaşamış ve yazmış az sayıda denebilecek kişi arasında. Bu kitabında dönemin İzmir’ini ve İstanbul’unu, Osmanlı bürokrasisini, önde gelen isimlerinden olduğu Edebiyat-ı Cedide akımını, 31 Mart hadisesini, Abdülhamid’in hal edilişini tatlı tatlı anlatıyor. Özellikle Edebiyat tarihimiz açısından çok önemli bir eser. Tanışıklığını anlattığı etkili isimler arasında Recâizâde Mahmud Ekrem, Tevfik Fikret, Cenap Şahabeddin, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit, Ahmet İhsan ve daha niceleri var. Kitapta sadece şahit olduğu hadiseleri, kendi hikayesini anlatmakla kalmıyor, sıkça edebiyat felsefesi de yapıyor. Okuduğum otobiyografiler arasında müstesna bir yer edinen bu eserde Halit Ziya’nın eşinden çok az bahsetmesi, İstanbul’a geldikten sonraki özel hayatını pek anlatmaması bana ilginç geldi. Bu kitabın devamı olan Saray ve Ötesini okumaya başlayacağım.