Kitapta, dayısı Finn'e karşı hisleri olan liseli June'nun iç dünyasına, dayısıyla birlikte geçirdikleri anlara, onu aids hastalığı sebebiyle kaybettikten sonra da, Finn'in erkek arkadaşı Toby ile olan anılarına tanık oluyoruz. Tüm bunların yanında June'un ablası ile karmaşık ilişkisi ve ailesinin de Toby'ye olan olumsuz tutumları, hikayenin ayrılmaz bir parçası.
Açıkçası bu 'dayıya olan hisler' rahatsız edici. Kendisi de bunun farkında tabii ama ben yine de hayranlık olarak düşünmeyi tercih ediyorum. O yaşta (14 olması lazım) kendinden büyük, oldukça anlayışlı, ilgili, sanatla uğraşan, bilgili birine hayran olmak bence bir noktada anlaşılabilir. Finn'in de yanlış yorumlanacak ya da June'u 'özellikle' bu tarz hissetmeye yöneltecek şeyler yapmadığını da belirtmek isterim. Okuduğum en naif karakterlerden biriydi, kimsenin hakkında yanlış düşünmesini istemem... Yine de genel bir bakış olarak rahatsız edici, inkar edemem.
Onun dışında çok severek okudum, hatta yarısından fazlasını bugün tek seferde okuyup bitirdim, sayfaları ne ara çevirdim bilmiyorum...
Finn ve Toby o kadar naif ki, bir ara gerçekten ikisine de sarılmak, ve her şey yoluna girecek demek istedim. Onları tanımak isterdim. Evet, yine gerçek olmayan karakterlere bağlandım. Evet. İflah olmaz biriyim. Ne yapalım...
İkisini de unutmayacağım. Bu iki karakter için teşekkürler Carol :"