"Öyle yorgun ki yüreğim
bunca şey bilmekten,
sanki irili ufaklı taşlardan
bir çuvalı sürüklüyorum ,
yağıp duruyor belleğime.
..
ama daha çok bilmek istediklerinde
karışıyor rotalarım,
çevresinde evimin, bu yalan:
açık bir havadır aşk,
ağlayışsa kayıp bir zaman.
Bu yüzden hatırladığım
hatırlamadığım
bildiğim, bilmiş olduğum,
bunca şey arasında
yolda yitirdiğim,
beni hiç işitmemiş
belki de görmek istemiş ölülere dair
hiç sormasalar daha iyi:
bir dokunsunlar buraya, yeleğimin üstüne,
görsünler hâlâ nasıl atıyor
siyah taşlardan bir çuval."
"..Öyle yalnız,
öyle boş
kaldım ki
ağlıyordu yapraklar,
son kalanlar, sonra
düştü onlar da gözyaşları gibi.
Ne daha önce
ne de sonra
böyle birden yalnız duymuştum kendimi.
Ve bekleyip durdum birini,
hatırlamıyorum,
çılgıncaydı,
geçiciydi,
ve birdenbire
yalnızca yalnızlıktı.."
"..Hatırlatmalıyım ona,
sızlanmalarını unutmasın;
yeni bir kitap olsun isterdim
kesin kanıtlardan
sonu benimle biten.
Ne yapacağım düşmansız?
Kimse ciddiye almayacak beni.."