Yavuz Bahadıroğlu'ndan çok güzel bir tarihi roman daha. Bu sefer Malazgirt'e götürüyor bizi yazar. Malazgirt savaşı kitabın sonunda, romanın geneli savaşın hazırlanma ortamı. Kitap üç dört karakter üzerinde gidiyor. Baş karakterlerimiz Abdurrahman Bey ve çocukken kaçırılan oğlu Tekin.
Abdurrahman Bey bir savaş için köyünden ayrılıyor, savaş sonrası esir düşüp onbeş yıl sonra köyüne dönüyor. Köyüne döndüğünde ise karısı öldürülmüş oğlu kaçırılmış. Bundan sonra Abdurrahman Bey bir yandan oğlunu ararken bir yandan Bizans ile savaş hazırlıkları yapan Selçuklu ordusu hizmetine girip hayatını buna adıyor.
Tekin ise Peçenekler tarafından kaçırıldığı için kendisini Peçenek sanıyor ismide Mengüç oluyor, Selçuklularla aynı ırktan olsalarda, onlar İslama girdikleri için Peçenekler Bizansla iş birliği yapıp Selçukların karşısında savaşmaya hazırlanıyorlar fakat Tekin'in yolu babasıyla çok defa kesişiyor savaşa kadar.
Alparslan büyük Türk hükümdarı tek derdi davası Anadoluyu Türk yurdu İslam yurdu yapmak. Kitapta kendisinden, savaş hazırlıklarından ve ruh halinden çokça bahsediliyor.
Romen Diyojen, kitabın en güzel yanlarından biri bir yandan karşı taraftan da ilerliyor kitap, savaşa ve öncesine Bizans tarafından bakıyor. Onların kendi problemlerini, iç çekişmelerini de anlatıyor uzun uzadıya.
Malazgirt Savaşını nedenlerini sonuçlarını yazan çok kitap var fakat Yavuz Bahadıroğlu bu romanında tarihi gerçeklerden sapmadan o dönemi ve savaşı dönemin insanları yaşayanları açısından çok güzel anlatıyor bize.