Masa Dergi'nin "Kendine Ait Bir Kadın: Virginia Woolf" dosya konulu Ocak-Şubat sayısı; tüm kitabevleri, gazete bayileri ve gıda marketlerinde.
’Biz kırıldık daha da kırılırız
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını
Biz yeni bir hayatın acemileriyiz
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
Şiirimiz, aşkımız yeniden…‘’*
*Cemal Süreya
Dünyanın silkindiği, yaralarını kaşıdığı ve hepten makyajı akmış şehirler büyüttüğü zamanların ortasındayız. Farkındayız bazen ve bazen sadece geçip gidiyoruz tüm olup bitenin yanı başından. Değişimin değil dönüşümün vaadindeyiz. Zikrimizle bir, fikrimiz de karmakarışık. Maya’lar doğru mu söyledi bilinmez. Son birkaç seneye dönüp bakınca, sanki herkesin kıyameti kendince kopmakta.
Zor zamanların cebinde silah taşıyan akşamlarında biraz sakin kalabilmek tek ümit. Ve yok başka yol, sevmekten ve inanmaktan gayrı. Yok başka omuz, boynu dik tutabilmek için. Okumaktan, inanmaktan, umudun şarkısını göğsünde onurlu bir madalyon gibi taşımaktan başka yok geçit. Öyle ya;
“Son kötü günleri yaşıyoruz belki, ilk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada,
Geçmişle gelecek arasında, acıyla sevinç arasında, öfkeyle bağış arasında’’
Kulak ver Süreya’ya…
Yılın topukları çatlak. Yılın kasları arasında örülü bir bıçak. Ah Türkiye’min omuzlarında mermi soğuğu bir yük. Ah, ruhumuzun üzerinde bir karabasan, sanki her an boğdu boğacak. Bir yılbaşının hüznünü anlayan çocuklar ve deliler gibi; geride kalanların, ayakta kalanların, hayatta kalanların ve bizimle kalanların hatırına; yine de yine de ümidimiz var, sevgimiz var, şiirimiz var. Korkmuyoruz; ‘o gemi elbet bir gün gelecek.’
Bu masa ceketlerinin yakasında inceden bir karanfil ve ceplerinde korkulara bıçak çeken bir mani taşıyanların masası. Bu masa; kupkuru dudaklarında avaz avaz deniz söyleyenlerin, asfalt dökülmüş savaş alanlarından, takım elbise çekilmiş yarış alanlarından, değer kaybeden borsa kurlarından kafasını kaldıranların masası.
Bu masa, yeni bir yılın göbeğini edebiyatla kesenlerin masası. Bu masa ‘kendine ait bir oda’da öfkeyi, kini, intikamı, rantı ve elleri kirlenmiş zaferleri kitaplığına dizmeyenlerin masası. İnadına inadına saç diplerinden bileklerine dek, ‘düzelecek!’ diyenlerin masası. Okuya okuya, seve seve, inana inana, birbirimize tutunduğumuz her anın kıymetini bilenlerin masası bu masa.
Ne diyordu Nazım hani; ‘Bu davet bizim’.
Bir sandalye çek.
Yeni bir yıla ümitle, edebiyatla, inançla, sevgiyle: Merhaba.
Nur Neşe Şahin