Hoca bir aralık pek hasta düşer;
Kolu tutulur, yüzü gözü şişer.
Günlerce yatağa bağlanır kalır;
Adamcağızı bir korkudur alır.
Bir gün karısına der ki: - "Karı, gel!
İşte kapımıza dayandı ecel.
Şöyle bir giyin kuşan, yap, yakıştır;
İnci boncuk, nen varsa, tak takıştır;
Ondan sonra da gel yanımda otur."
Karısı şaşar kalır: - "Nasıl olur?
Kocam Azrail'le pençeleşirken,
Ne yüzle süslenir püslenirim ben?"
Hoca der ki: - "Canım, sen beni dinle;
Yapmazsan vallahi hatırım kalır.
Karşılaşacağız ya Azrail'le,
Olur ki beğenir de seni alır."
" Bir yabancı konuk olur Hoca'ya
Ama nezaket bu ya,
Tutar bir de tavşan hediye eder;
- "Çoban armağanı, çam sakızı" der.
Hoca bir güzel pişirir tavşanı.
Akşam olur, gelir yemek zamanı;
Orta yere sini kurulur;
Hep birden etrafına oturulur.
Hoca hem yemek yer, hem sohbet eder;
Ertesi gün misafir kalkar gider.
Bir gün