En Eski Nazım'ın Çilesi kitaplarını, en eski Nazım'ın Çilesi sözleri ve alıntılarını, en eski Nazım'ın Çilesi yazarlarını, en eski Nazım'ın Çilesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Piraye başka şey. Piraye olgun bir kadın, fevkalede azim sahibi, alabildiğinr hakim kendine. İlk kocasından ayrıldıktan sonra kendisinin ve çocuklarının hayatlarını "ihtilalci" şaire baplamak bağlamak istemişse bunu Nazım'ın nasıl bir insan olduğunu bilerek yapmıştır. Üstelik de Piraye nüfuzlu ve kalabalık bir aile olan Altunizadeler'dendi. Bu aile İstanbul'da bir mahalleye ismini vermiştir. Nazım'ın başına bir şey gelse hiç değilse bir dayanağı olacaktır.
Nazım Hikmet'in Piraye ile olan evliliği en uzun olanıdır. Nazım iyi bir koca, üvey oğluna ve üvey kızına iyi bir baba olmak için elinden geleni yapmıştır. Şayet bu evliliğin yirmi senesinden on üç küsürünü hapiste geçirmişse onun ne kabahati var?
...
Çömeldim bakıyorum toprağa
Otlara bakıyorum
Böceklere bakıyorum
Mavi mavi çiçek açmış dallara bakıyorum
Sen bahar toprağı gibisin
Sevgilim, sana bakıyorum
Sırt üstü uzandım bakıyorum gökyüzüne
Ağacın dallarını görüyorum
Sen bahar mevsiminde gökyizi gibisin sevgilim
Seni görüyorum
Gece kırda ateş yaktım ateşe dokunuyorum
Suya dokunuyorum
Kumaşa dokunuyorum
Gümüşe dokunuyorum
Sen yıldızların altında yakılan ateş gibisin sevgilim
sana dokunuyorum
Insanların içindeyim seviyorum insanları
Hareketi seviyorum
Düşünceyi seviyorum
Kavgamı seviyorum
Sen kavgamın içinde bir insansın sevgilim
Seni seviyorum...
Exupery, " sevmek birbirinin gözüne bakmak değil, aynu yöne doğru bakmaktır" diyordu. Nazım Hikmet için sevmek, yaratmak demektir.
Öküzlerimizin boynuzlarında aydınlanırken ortalık
Toprağı sürüyorum sabırlı bir kibirle
Çıplak ayaklarımda toprak nemli ve ılık
Pazılarımda pırıltılar
Demir dövüyorum öğleye kadar.
Kırmızıya boyanıyor karanlık
Yapraklarında yeşilin en güzeli
Zeytin devşiriyorum ikindi sıcağında
Üstüm, başım, yüzüm, gözüm ışık
Her akşam mutlaka misafirim var.
Kapım bütün türkülere olabildiğince açık
Geceleyin suya diz boyu girip
Çekiyorum denizden ağları
Yıldızlar balıklar karmakarışık
Benden sorulu oldu
Dünyanın hali artık
Insan ve toprak
Karanlık ve aydınlık
Anladın ya işim başımdan aşkın
Beni lafa tutma gülüm,
Ben sana aşık olmakla
MEŞGULÜM...
Nazım'a göre mutluluk; "Oysa mutlu olmak ne kadar kolay! dedi. Başkaları için bir şeyler yaparken kârşılık beklememek yeter: Ne takdir ne adalet ne mükafat ne de herhangi bir fikir açıklaması... Ne yazık ki bu dini şuur kalıntısı yani yapılan iyiliğin nasılsa günün birinde nazarı itibara alınacaktır düşüncesi hepimizde derin kök salmış. Bu
Dünyadan, memleketinden, insandan
umudum kesik değil diye
İpe çekilmeyip de
Atılırsan içeriye,
Yatarsan on yıl, on beş yıl
Daha da yatacağından başka,
'Sallansaydım ipin ucunda
Bir bayrak gibi keşke''
Demiyeceksin,
Yaşamakta ayak direyeceksin.
Belki bahtiyarlık değildir artık,
Boynunun borcudur fakat,
Düşmana inat
Bir gün fazla yaşamak.
Ranzaya uzandı. Hayır, ne denilirse densin yaşamak gerek. Hayat bir borç hâline gelse bile. Sanki birisine verilmiş sözü varmış da onu tutuyormuş gibi.
Ne yaparsa yapsın, ticaret yapsın, fikirlerini yaysin, ihtilale hazırlansın, kitap yazsın, daima bütün varlığı ile kendini işe veriyor ve bir mutaassibin Allah'a inandığı gibi inanıyordu yaptığı işe. Ne var ki sık sık inanç değiştiriyordu..