Her gün, her an herkesin gözü önünde olmadık zalimlikler yaşanıyor, sanki kimse görmüyor, kimse duymuyordu. Görmemek görülmemenin, görülmemek de hayatta kalmanın bir yoluna dönüşmüştü.
Her şeyin zor olduğunu, eşe dosta böyle söylemekle zorun kolaya benzediğini ama yine zor kaldığını bilirdi. Mümtaz hayatı bilirdi. Oysa İlyas ona ölümden bahsediyordu.
"Ömür denen şey çabucak geçip gidiyor çocuklar. Bir de bakıyorsun zamanının tükenmesine az kalmış. İşte o zaman anlıyorsun ki, iyisiyle kötüsüyle geçen günlerinin hepsi değerli. Çünkü hepsi senin ömrünün bir parçası. Gecenin ve gündüzün, yazın ve kışın birbirinden farklı görünmesi mühim değil; ömrünün sonunda birini diğerine tercih etmiyorsun. Bunların herhangi birinden bir günü daha sana verseler almayacak mısın? Her birinin bir sabahı ve akşamı yok mu?"