Nesli tüketilmişti birçok şeyin ve ne yazık ki nesli tüketilen sadece hayvanlar ve bitkiler değildi. Duygularımızın da neslini tüketmişti insanoğlu vadettiği yalanlarla.
Toprakta oynayan yalnız çocuk
Yüreği de kalesi gibi kilden
Parçaladıkça dalgalar kalesini yüreği de parçalanıyor
Ne ağlıyor ne küsüyor
Her geldiğinde acımasız dalgalar
Vurup durdurmak istiyor
O haykırdıkça öfkesini suya
Dalgalar daha da büyüyor
Kilden yüreği taş olana kadar
Mücadeleyi bırakmıyor
Annesi okyanusun diğer ucunda
Onu düşündüğü her an
Su daha da güçlü vuruyor
Anladı suyu yenemeyeceğini
Anladı onun her şeyi parçalayabileceğini
Taş bile olsa,
Anladı yüreğinin de parçalanabileceğini!
Norad, geminin kıç tarafında bulunan ağır lazer bataryalarını ustalıkla kullanan ve geminin bütün ağır iş yükünü çeken yetenekli bir tayfaydı. Atmaca’ya geleli henüz üç Dünya yılı olmuştu fakat bu kokmuş sistemdeki hiçbir şeye benzemeyen, içi sevgi dolu bu gemiye çok çabuk ısınmıştı. Çoktandır burayı evi gibi görüyordu. Geçmişini bilen yoktu, sadece suçlu olduğu biliniyordu. Huzursuz bir yapıya sahipti, otoriteye kızgındı ve yeri geldiğinde bir aslan kadar vahşi ve ilkel olabiliyordu. Deli cesareti vardı. Kendisinin veya bir başkasının haklarına tecavüz olarak gördüğü en küçük şeye dahi tahammülü yoktu ancak kesinlikle zorba biri değildi, demir gibi bir karaktere sahipti, bunun yanında ateşli bir yaşam isteğiydi kesinlikle yoktu.