Daha o günlerde, mesela, ülkücülerin kumaş pantolonları vardı, seninkiler blucin giyerlerdi. Bayağı da bir meseleydi o zaman blucin sahibi olmak! Giysi, ‘çağdaş oldu mu, kafaların da ‘çağdaş olduğu hususunda mutabakat tam, bugün de öyle değil mi?
Günümüz insanı, Megamachine'la ancak ve ancak onun kurallarına teslim olan 'sığınmacı' ilişki geliştirebilirse hayatta kalabilir. Toplumun tüm kurumları, okullar, basın, aile, hatta sanat, hatta estetik, uyum kurallarını öğretmek üzere yapılanır. Somut insan etkisizleşirken, tartışmasız doğruların, 'mutlak'ların, kuralların, yasaların sayısı ve dolayısıyla 'denetim' artar. Büyük Makine'nin teklememesi için insan düşüncesinin onun işleyişine uygun bir kalıba dökülmesi, bağımsız faaliyetlerinin sistematikleşmesi şarttır. Megamachine'la örtüşmeyen, kalıba girmeyen, sinematikleştirilemeyen faaliyetler aşağılanır, toplumdışı bırakılır. Düzenin adı isterse demokrasi olsun, muhalefet asgariye indirilir, 'ulusal kültür,'' 'kitle kültürü,' ya da 'evrensel kültür' denilen kabullenilmiş doğrular bütünü Diyanet'in ansiklopedisinde putlaşırken, laik 'doğrular' basının ücretsiz dağıttığı Meydan Larousse'da kemikleşir, haberin 'doğru'su BBC'den sorulur. Teksesli müzik, Yamaha'nın talep ettiği biçim de çokseslileşir. Kur'an, rasyonel kalıplara dökülür.
Her şeyden önce, Türk milliyetçisi ile Kominist arasında gaye farklılığı vardır.
Bizde gaye Türk milletidir, onlarda proleter sınıfıdır. Biz meseleyi Türk milletinin çıkarları açısından değerlendiririz, onlar dünya proletaryası açısından!