bir ödülü kabul etmek konusunda her zaman midemde tatsız bir his oluşmuştu ve kafam buna hep karşı çıkmıştı. Ama bana ödül verilen bütün o yıllar içinde hayır demek için çok zayıftım. İşte bu konuda karakterimin büyük bir çatlağı olduğunu düşündüm hep. Ödülleri verenleri küçük görüyordum, ama ödülleri kararlılıkla geri çevirmiyordum. Her şey iğrençti, ama kendimi de iğrenç olarak görüyordum. Törenlerden nefret ediyor, ama törenlere katılıyordum, ödül verenlerden nefret ediyor, ama paraları alıyordum.
Don'dan sonra hiç ama hiçbir şey yazamayacağımı düşünmüştüm, ama sonra deniz kıyısında oturmuştum ve Amras ortaya çıkmıştı. Her zaman beni kurtaran deniz olmuştu, deniz kenarına gittiğim anda kurtuluyordum.
Masalsız yaşamak daha zordur, bu yüzden yirminci yüzyılda yaşamak zor; yalnızca var oluyoruz; yaşamıyoruz, kimse yaşamıyor artık; ama yirminci yüzyılda var olmak güzel; ilerlemek: nereye ilerlemek? Ben biliyorum ki hiçbir masaldan doğmadım ve hiçbir masala dahil olmayacağım, bu bile bir ilerleme ve bu bile öncesiyle bugün arasındaki fark.
Bizler bütün tarihin en korkunç topraklarında yaşıyoruz. Dehşet içindeyiz, hem de yeni insanın böylesine canavarca bir malzemesi olarak dehşet içindeyiz ve yeni bir doğa algısı ve doğanın yenilenmesi içinde; hepimiz son yarım yüzyılda tek bir acı dışında bir şey olamadık; bu acı bugün biziz, bu acı şimdi bizim ruhsal durumumuz.