herkes söylenecek ne çok şey buldu
ve söyleceğini ne güzel söyledi
ya ben? ben ne aptım, peki?
konuşma sırası bana gelince,
ters çevrilmiş tespih böceği gibi, önce
kollarmıın, bacaklarımın kalabalığında
güç bela dilimi arayıp buldum
sonrada ya evet, evet dedim,
her şey ytıpatıp sizin dediğiniz gibi
her şey tıpatıp sizin bildiğiniz gibi,
siz aramasanız da, bayanlar, baylar
siz aramasanız da, gerçeği
ona götüren yol, döne kıvrıla
sizin ayaklarınız altından geçiyor.
öyle değil mi ama, öyle değil mi
bana gelince, ben yolun kıyısında,
bu kayanın altında ve ucunda kalemin
öyle kıvırlmış düşünüyorum,
düşünüyorum da,
yol öyle olmuş böyle olmuş,
fark eder mi diyorum, kendi kendime,
fark eder mi, sen duruyorsan
ve yol senin kıyından geçiyorsa
KUĞU & NİLÜFER
bu erken şafak vakti gelen,
bu, dudaklarıma konan sözler...
bu, her şeyi önce alan,
bütüne katıp, bütüne gömüp
sonra geri getiren uyku.
bilinç dışının durgun,
kıyısız suları üzerinde açan
bu bembeyaz nilüfer çiçeği,
bu ışıl ışıl yaratıcı iyilik,
bu Tanrı bağışı şiir. . .
ah, bu, ebediyetin
dalgaları üzerinde
kuluçkaya yatan kuğu,
kuluçkaya yatan akıl,
kuluçkaya yatan kader!
17 Aralık 2010
Sayfa 434 - Timaş Yayınları 1.Baskı Mart 2013 İstanbul