"İslam’ın kendisi de bölünmüş bir ev değil mi? Sünniler, Sünniliğe karşı çıkan Sufiler, Ali geleneğini izleyen Şiiler ve hatta Mehdi’nin gelişini bekleyenler için bölünmüş bir ev değil mi? Hepsi değişik yollardan giderek aynı şeye ulaşmaya çalışıyor. Şu fil öyküsünü dinle… Hindistan’da bir fil bakıcısı, meraklı insanlara filini göstermek istemiş. Fakat fil karanlık bir odada bulunuyormuş. İçeri ilk giren adam hiçbir şey göremediği için hayvana dokunarak tanımak istemiş. Bu mahluk bir su borusu gibi demiş eline hortumu gelince. Hayır, bu hayvan bir yelpazeye benziyor diye anlatmış kulaklarını yoklayan diğeri hissettiklerini. Hayır, hiç kuşku yok ki bu bir sütun demiş bacaklarını yoklayan üçüncü adam. Eğer odaya birisi bir mum getirseydi, herkes aynı şeyi görecekti.”
Yıkık bir saray bu dünya dedikleri;
Gece ve gündüz atlarının durak yeri;
Yüz Cemşit' ten arta kalmış bir dünya bu:
Yüz Behram kendinin sanmış bu gökleri.