Roza, Roza, Roza...
İlk kitaptan beri kişiliği açısından beğenerek ve eğlenerek okuduğum, çoğu zaman bastır be kızım dediğim karakteri bu kitapta resmen boğasım geldi. Adrian ikinci kitapta girdiğinde tamamen geçici ya da kötü bir karakter olduğunu düşünmüş, çok üzerinde durmamıştım. Şimdiyse Rose'un üstüne atlayıp oynama şu çocuğun duygularıyla diyecek kıvama geldim. Yani kızım, uğruna neler yaptığın Dimitri'yi bu kadar çabuk mu unutmak istedin? Hadi istedin, adamın ölmediğini öğrendin, hâlâ mı istiyorsun? Aşk üçgenlerinden nefret ediyorum, özellikle tarafların ikisi de iyiyse. (Bu insanın canı Cehennem Makineleri serisindeki aşk üçgeniyle yeterince sıkıldı zaten.) Bir tarafım Rose ile Adrian da olabilir aslında diyor, ama ortada hâlâ Dimitri varken, üstüne adam kitabın resmen ortalarında tekrar dampire dönüştürülmüşken Rose'un Adrian inadına anlam veremedim. Ve resmen, yeniden Dimitri'ye olan duygularından sonra Adrian'ı kullanmaya başladı. Yazar... Gerçekten mi? Onun haricinde Lisa, lütfen daha da güçlü ol ve arada şu arkadaşını patakla. Dimitri'yi kurtarma cesaretinden sonra aralarındaki buğulu bağ kaşlarımı çatmama sebep olsa da bunun da geçeceğine inanmak istiyorum. Rose'a tuzak kurup katil gibi gözükmesine sebep olacak kişinin merakıyla serinin son kitabına doğru uzuyorum.