Atatürk Fenerbahçeliydi. Özellikle 1930'lu yıllarda pek çok kez bunu bizzat kendisi ifade edecekti.
Atatürk döneminde 20'li ve 30'lu yıllarda Fenerbahçe çok başarılı sonuçlar alıyordu. Atatürk'ün sağlığında en çok şampiyon olan takımlardan biri Fenerbahçe'ydi. Fenerbahçe Atatürk'ün sağlığında ezeli rakibi Galatasaray'a 5 yıl hiç yenilmemişti. (1929-1933) Fenerbahçe Galatasaray'ı 1933'de 5-1, 1936'da ise 6-1 gibi farklı skorlarla yenmişti. Fenerbahçe İstanbul Ligi'nde 1932'den 1937'ye kadar üst üste dört kez şampiyon olmuştu. Fenerbahçe, 1936, 1937 sezonunda ise büyük bir rekor kırmıştı. Hiç yenilmeden ve hiç berabere kalmadan 47 gol atıp,sadece 1 gol yemişti. Atatürk, tuttuğu takımın bu başarılarından içten içe gurur duyuyor, fırsat bulduğunda Fenerli olduğunu açıkça ifade ediyordu.
İstanbul'un Anadolu yakasında yabancılara ait futbol takımlarının sayısı her geçen gün artıyordu: Kadıköy (1899), Moda (1896), Elpis, Stroggles, Imogene (1900) takımları kendi aralarında amatör bir lig bile oluşturmuşlardı.
Fenerbahçe 10 Kasım 1908'de Kördere Çayırı'nda Ingilizlerin ünlü Imogene takımını 3-0 yenince artık Istanbul Ligi'ne girme zamanı geldiğine karar verdi.
Yabancılar maçlarını Pazar günü oynadıklarından onların ligine "Pazar Ligi" denirdi. Osmanlı takımları ise kendi tatil günleri olan Cumaları kapışırlardı. Bu nedenle İstanbul Futbol Ligi'nin resmi adı "Cuma Ligi'ydi. Fenerbahçe bu lige kabul edilen ikinci Türk takımıydı.*( Cuma Ligi'ne katılan ilk Türk takımı Galatasaray'dı. 1906-107 yılında katıldığı 5 takımlı Cuma Ligi'ni Galatasaray 4.olarak bitirmişti.)
Mustafa Kemal Paşa'nın Fenerbahçe şeref defterine yazdığı satırlar
"Fenerbahçe kulübünün her tarafta mahzar-ı takdir olmuş bulunan asar-ı mesaisini işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve ebedi hamiyeti tebrik etmeyi vazife etmiştim. Bu vazifenin ifası ancak bugün müyesser olabilmiştir.
Takdirat ve tebriklerimi buraya kayd ile mübahiyim."
3 Mayıs 1334 (1918)
Talat Paşa, ekonomik bakımdan güçlük çeken bir kulüp bulup başına geçmek istiyordu. Kısa bir araştırmanın ardından, birkaç yıl önce Galatasaray B takımı olarak kurulan İngiliz ağırlıklı Progres'in sıkıntılı günler geçirdiğini öğrendi. Progres'in başına geçen Talat Paşa'nın ilk işi kulübün adını değiştirmek oldu.
İttihatçıların ideolojisi Türkçülük olduğundan, Ziya Gökalp takıma "Altınordu" adını verdi.
İzmir'de Talat Paşa'nın emriyle bir takım daha kuruldu. İttihat ve Terakki'nin İzmir genel merkezini lokal olarak kullanan bu takımın adı Karşıyaka'ydı. İttihatçıların futbol sevgisi giderek artıyordu. Cemiyetin İzmir İl Başkanı Mahmut Celal Bey (Bayar) de Altay kulübünü kurmuştu.
Enver Bey, bir gün Saint Joseph'ten arkadaşları Nurizade Ziya Bey ve Ayetullah Bey'i de yanına alıp, Sami Paşazade Sezai Bey'in yeğeni Bahriyeli Necip Bey'in Moda'daki evine gitti.
O gece, Moda Beşbıyık Sokak'taki 3 numaralı evin alt katındaki selamlık dairesinde milyonların sevgilisi olacak bir takımın temelleri atılmak üzereydi.
"Fenerbahçe" dedi Enver Bey.
"Papatyanın renkleri olsun!" dedi Enver Bey.
Ayetullah Bey biraz şaşkınca: “Papatyanın renkleri mi?" dedi. “Yani, sarı ve beyaz mı?" diye de ekledi.
"Evet!" neden olmasın dedi, Ziya Bey, "Neden olmasın? Hem asil, hem uyumlu, hem anlamlı, hem de göze batmaz...?"
O gece kulübün renkleri “sarı beyaz" olarak kabul edildi; ama bu renkler daha sonra "sarı laciverte" çevrilecek, Fenerbahçe kuruluştan
itibaren kullanmaya başladığı o sarı lacivert çubuklu formalarla özdeşleşecekti.
Enver Bey, Nurizade Ziya Bey, Ayetullah Bey ve Necip Bey 1907 yılının baharında Fenerbahçe'yi kurmuşlardı. Birkaç gün sonra onlara Hasan Sami ve Hintli Asaf da katılacak ve Fenerbahçe birdenbire büyümeye başlayacaktı.
Fenerbahçe Kulübü'nün ilk başkanı Ziya Bey ertesi gün kolları sıvadı.