Gönlümüzün bir kenarında hep kanayan bir yara gibi duran Filistin toprakları... Kıtaların ortasında göz bebeği olan bir diyar... Hakk'ı ve hakikati insanlığa açıklayan nebilerin yurdu...
Dönemin tarihçilerinden İbn-i Şeddâd, Kudüs'ü haçlı zulmünden kurtaran büyük Kumandan Sultan Selahaddin Eyyubi hakkında şöyle der;
Sultan Selahattin Kudüs hakkında o kadar gamlı idi ki onun bu gam ve kederini dağlar kaldıramazdı. Çocuğunu kaybetmiş bir anne gibi şaşırmış kalmıştı. Atını bir yerden başka bir yere koşturuyor, Müslümanları Kudüs için cihada çağırıyordu. Daima hüzünlü bir halde zaman zaman gözyaşı döküyordu. Hele Aksa'ya baktığı zaman kendini hakim olamıyor halkına yapılan zulüm ve eziyetleri hatırlamak istemiyordu. Bu dert ile ağzına lokma girmiyordu. Şöyle diyordu: 'Kudüs ve Mescid-i Aksa Hristiyanların zulmü altında olduğu müddetçe ben nasıl gülebilirim, sevinebilirim istediğim gibi rahatça karnımı doyurabilirim. Hele nasıl gözüme uyku girebilir!