rüyamda gördüğüm, gerçekte arayışa girdiğim ama bulamadığım sonra bir gün tam unutmuşken tevafuken karşıma çıkan kitap. evet, ne mi diyorum?!
serçekuş, diyordum. cahit zarifoğlu'nun kaleminden çıkan bir masal. cahit zarifoğlu bu kitabı yazarken kalemi, kamera olarak kullandığı çok belli. kameranın kadrajına giren ayrıntıları yazarken şiirsel, felsefik bir dil kullanmasına rağmen her defasında açık ve duru bir görüntü sunabilmiş.
kameranın kadrajını serçekuşun kalbine çevirelim: tamamen sâfî, tertemiz bir yürek. dünyayı ve ölümü anlamanın telaşında çırpınıyor. onunla beraber bizim de yüreğimiz ağzımızda. namlunun ucunda korkudan titreyen kuşun düşünceleri ölümle tıkanmayıp başka bir hayatın olabileceğine kapı aralıyor. serçekuş avcının gözlerine daha yakın bakmak için bi'cesaret namlunun üstüne konduğunda avcı kadar şaşırıyoruz. avcının 'elindeki küçücük vücudun içinde bir kalp küt küt atıyordu'.onunla beraber benim de kalbim heyecanla küt küt atmaya başladı. hayat.. değerli bir yakut parçası kadar güzel, diyor ya yazar. onu yazdığı şekilde hissettirmiş serçekuş'la.
"Gök nasıl mavi. Tatlı can nasıl daha da tatlı bugün. Ve ölüm denen bilmece bugün ne kadar sade. Ve fersah fersah uzak.." avcı silahını bir canlıya doğrultuyor ve kendini bataklığa sürüklediğini bilmeden ateşliyor...
serçekuş'la güzel bir masal okudum ve bir daha bir daha da okuyabilirim. her yaşta insanın okuyabileceği tarzda güzel bir eser bırakmış cahit zarifoğlu.. rahmetle.