Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

En Uzak Ülke

Şizofreni

Levent Mete

Şizofreni Gönderileri

Şizofreni kitaplarını, Şizofreni sözleri ve alıntılarını, Şizofreni yazarlarını, Şizofreni yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Düşler Bilinçdışının bilince çıktığı ve dolayısıyla şizofrenide olduğu gibi düşünce sürecine egemen olduğu bir alan da düşlerdir. Bu nedenle bazı yazarlar şizofreniyi uyanıkken görülen bir düşe benzetirler. Uykudayken, bilinçdışını baskı altında tu- tan güçler zayıflar ve burada kapalı tutulanlar kılık değiştire- rek bilinç alanına sızarlar. Düşlerde de bir aşırı özdeşleştirme hüküm sürer. Düş çö- zümlemesinin sağladığı bilgi birikimi, şekil benzerliği nedeniyle yıların penis, otorite konumundan dolayı patronun baba ya da işlev benzerliğinden dolayı köprünün cinsel ilişki yerine geçebil- diğini göstermektedir. Düşlerdeki yaşantılar şizofrenide olduğu gibi tuhaf ve alışılmadık olaylarla doludur. Her ikisinde de bü- yük ölçüde şimdiki zamanla sınırlı bir zihin işlemektedir. Ölmüş babaannenizi, ilkokul öğretmeninizi ve gelecekteki çocuğunuzu bir arada görebilir, kendi ölümünüze tanık olabilirsiniz. Aradaki fark düşlerin kısa sürmesidir. Şizofrenide içine girdiğiniz düşten uyarıncaya kadar geçen süre çok daha uzundur.
Gerçeğe Dönüşen Hayaller
“Şizofreninin dünyasında soyut kavramlar ve duygular somut nesnelere dönüşüyor. Bir başka deyişle,burası hayallerin gerçek olduğu yer. Ancak yalnızca tatlı hayaller gerçekleşmiyor, korkular ve endişeler de ete kemiğe bürünüp korkunç yaşantılar biçiminde karşınıza dikiliyorlar.”
Reklam
“Zaman içinde onları daha yakından tanıdıkça bu kısa konuşmaların ardındaki yaşamları kavramaya başlıyorsunuz. Tıpkı arkeolojik kazılarda olduğu gibi,her gün yeni bir parça toprağın üzerine çıkıyor.”
Geri dönen enerji
Bebeklik döneminde insanın tüm ruhsal enerjisi kendi üze rine yatırılmıştır. Bir başka deyişle bebek için yalnız kendisi vardır. Çevresindeki dünyayı kendisinin bir uzantısı gibi al- galar. Sonra, başka nesneleri ve kişileri ayırt ettikçe zihninde onlara da yer açar ve her birine bir miktar ruhsal enerji yatırır. Şizofrenide gerçekliğe tümüyle sırtını dönen kişi, yıllar için de oluşturduğu bütün bir dünya imgesini besleyen enerjiyi birden bire geriye çekmekte ve yeniden kendi iç dünyasına yönelmektedir. Bu aşını enerji yüklenmesinin sonuçlanından biri bazı organlarda ya da tüm bedende tuhaf duyumlar his- sedilmesidir. Kişi fizik olarak hiç bir değişime uğramamış. ancak, zihninde onu temsil eden imgeler bir enerji fırtınasının ortasında kalmıştır. Bu yüzden kendini tanıyamaz hale gelir. Beden duyumlarını yitirdiğini, bazı organlarının ya da beden bölgelerinin, hatta tüm bedeninin kendisine ait olmadığını hissedebilir. Dünya imgesinden geriye, benlik imgesine doğru çekilen enerji aynı zamanda kişinin kendisini aşırı değerli ve önemli hissetmesine de yol açabilir. Benliğin bu şekilde enerji akı- mıyla dolmasıyla büyüklük duyguları içinde kalan kişi, bu duygularla kendinden geçebilir.
Milattan önce 1400 yılında yazılan, Hinduizm'in kutsal metinleri Veda'ların dördüncü ve son bölümü olan, evrenle ilgili dualarla birlikte tibbi bilgiler de içeren Atharva Veda'da delilik beş elementle üç beden sıvısı arasındaki dengenin bozulmasına bağlanıyor. Bu metinlerde, çıplak dolaşan, bakımsız, şaşkın görünüşlü, kendini Tanrı zanneden, zehirlene ceğinden korkan, yeni bir tufana yol açmamak için işemeyi reddeden insanlardan söz edilmiş.
Reklam
Hareket etmek,yer değiştirmek, alışılmış şeyler yapmak
Şizofreninin karmaşası içinde gerçekle bağlantılarını yitiren kişilerin, zaman zaman, yürümek ya da alıştıkları belirli day ranışları yinelemek gibi, basit devinimlerde bulunarak "gerçek dünyaya" dönmeye çalışmaları, olasılıkla, istemli kontrol altındaki bir davranıştan başlayarak kendileriyle dış dünya arasın- daki sının yeniden çizme çabalarından kaynaklanmaktadır. Psikanalist Marguerite Sechehaye'nin Bir Şizofren Kızın Güncesi adlı kitabında aktardığı anılarda, şizofren kız Renee, yaşadığı yabancılaşmayı tanımladıktan sonra, söz konusu gerçeğe dönüş çabasını şu sözlerle dile getiriyor: "Acımasız bir kaygı tüm benliğimi sardı. O gün beni kurtaran hareket etmek oldu. Kutsama duası için kiliseye gitme saati geldiğinde, diğer çocuklarla birlikte sıraya girmek durumunda kaldım. Hareket etmenin, yer değiştirmenin, belirgin ve alışılmış bir şeyler yapmanın bana çok yardımı dokundu."
Şizofrenide Zaman ve Yer Algısı
Şizofrenide zaman algısı değişmiştir. Kişi zaman algısını yiti- rip zamansız bir yaşam sürdürebilir. Zaman aşırı hizh ya da yavaş, karmaşık, kesintili, geçmişsiz ya da geleceksiz olarak algılanabilir. Şizofreniye giren kişilerin önemli bir bölümü için yaşam şimdiki zamanla sınırlıdır. Insanın şimdiki zamanda yaşa dığı, geçmişin ve geleceğin birer soyutlama olduğu düşü nülünce, kavramlaştırma sorunu olan kişilerin şimdiki za- manla sınırlı bir yaşam algısına sahip olmaları beklenen bir durumdur. Geçmişin nesneleri sonsuz bir şimdiki zaman içinde do- lanıp dururlar. Aradan geçen on yıla karşın hala Berrin Hanım'ın peşinde dolaşan "Philippe hayaleti" için yaşlanmak ya da geçmişe ait bir anıya dönüşmek söz konusu değildir. O her zaman genç ve aynıdır. Bazen de, geçmiş alışılmadık bir şekilde kavramlaştırılır. Ör- neğin Mehmet Bey çocukluk ve gençlik yıllarını "ilkel çağlar" ve "uzun çağlar" şeklinde adlandırıyor. "İlkel çağlarda yaşadık. İlk aile bir bütündür, birbirini terk edemez" diye söz ettiği onu bir akrabasına bırakıp giden öz anne ve babasıdır. Şimdiki arkadaş- larından da "bu çağdaki arkadaşlarım" diye söz eder. Şizofreniye giren kişinin zihninde gelecek geçmişe göre çok daha sınırlı bir yer tutar. Çoğu zaman az sonra başına gelebilecek bir kötülük ya da tehditle sınırlıdır. Süreç derin- leştikçe bu kısa gelecek algısı da eriyip şimdiki zaman yaşantısına karışır.
Soyutlama güçlüğü
Soyutlama güçlügü "Yeşilin kaç tane tonu var?" sorusuyla başlayan kesitte, konuşan kişi, şizofrenide sık rastlanan soyutlama güçlüklerine değiniyor. Bunu yaparken de yine yaşadığı soyutlama güçlü- ğü nedeniyle soyut "renk" kavramına ulaşamıyor, resimden ve yapma çiçeklerden söz ederek kavramı somut durumlara bağlamak zorunda kalıyor. "Farklı tonları içerecek genel bir yeşil kavramına nasıl ulaşabilirim?" demek yerine "Onu nasıl yapacağız yani soyutlama yapıp da resme aksettireceğiz?" ve "Yapma çiçekler de var mesela, ondaki boyayı nasıl elde ede- ceksin?" diyor. Şizofrenideki soyutlama yetersizliği atasözlerinin somut bir şekilde yorumlanmasıyla da kendini açığa vurabiliyor. Örneğin "Ak akçe kara gün içindir" sözü "Akçe ak yani beyazdır, gün kara ve karanlıktır" şeklinde yorumlanabiliyor. Ya da "Damlaya damlaya göl olur" atasözünün yorumunu istediğinizde, muslukların damlaması ve lavabonun taşması konulu bir konuşmayla karşılaşabiliyorsunuz. Kişinin içinde bulunduğu kültüre yabancı bir atasözü sorulduğunda soyutlama yetersizliği daha kolay ortaya çıkıyor. Örneğin, yukarıda verilen atasözlerini kolayca yorumlayabilen bir kişi, "Kedi gidince meydan farelere kalır" atasözünün yorumu sırasında belirgin soyutlama hataları sergileyebiliyor
Çağrışım aşırılığı
çağrışım aşırılığı kavramını kısaca açmak gerekiyor. Her bir sözcüğün, üzerinde konuşulan konuyla baglantılı olmanın yanı sıra, çok sayıda başka sözcük, cümle ve konuyla da çağrışım bağlantısı içinde olduğu bilinen bir durumdur. Bu şizofreniye özgü değil, ancak şizofrenide konu dışı alanlara yönelen çağrışımlar şizofreniye girmemiş kişilerdekine göre çok daha canlı ve güçlü. Dolayısıyla, konuşurken konuyla ilişkisiz çağrışımları "unutamadığı" için bunlar araya karışıyor ve konusmanin anlaşılırlığın azalmasına neden oluyor.
Reklam
Şizofreniye girenler, başkalarının katlanabildiği kötü bir dünyayı, olduğundan da kötü algılayan ve onu değiştirmeleri olanaksız olduğu için kendi kafalarındaki yansımasını değiştiren kişiler olarak da görülebilir. İleride "Yatkınlığın Nedenleri" başlığı altında anlatılacak olan etmenler, olasılıkla kişinin gerçeklik algısını değiştirerek ve/veya zorlandığında mantık kurallarını kolayca terk edebilecek bir zihinsel yapının oluşmasına yol açarak onu şizofreninin eşiğine getirip bırakırlar.
Şizofrenik mantık sayesinde, yalnızlık, umut ve tedir- ginlikle örülmüş bir duygu yumağı Philippe adıyla çevrede dolaşan bir adama, kendi yaşamını yönlendirememenin getirdiği bunaltı beyninden aktarma yapan bazı düşmanlara dönüşebilir; uyum yapamadığı koşulları dayatan bir toplum bir mekanik aletler dünyası olarak algılandığında orada hiç olmazsa bir lokomotif olarak var olunabilir.
Meleğin dişi
Şizofrenide işleyen mantığın örnekleri çoğaltılabilir. Örneğin, ağır bir zihinsel karmaşa içine düşüp dengesiz hareketler yap- tığı için yakınları tarafından getirilen bir kişi, ilk görüşmede, bir meleğin dişini tedavi ettiğini, kendisine kurşun işlemeye- ceğini ve askerliğini Allah'la beraber yaptığını söylüyordu. İki aya yakın bir süre
Sayfa 28 - Çok iyi bir örnekKitabı okudu
Önce yargı sonra kanıt
Sağlıklı işleyen bir mantığın yargıya varmadan önce yeterince kanıt toplaması beklenir. Şizofrenideyse çoğu zaman yargı kanıttan önce gelir. Kişi, çevrede olup biten olayları kendi savlarını doğrulayacak veriler bul- maya koşullanmış bir zihinle tarar. Kavramları boşaltılmış ve içsel yaşantılarla kaplanmış bir çevre zaten onun emrine gir- meye hazır kanıtlarla doludur. Berrin Hanım Philippe'in gelmesini ister ve onun geldi- ğine inanır. Bundan sonrası hazır bir yargıyı doğrulayacak kanıtların aranması aşamasıdır. Yapılan psikolojik testler sırasında atomu parçaladığını hisseden genç dışarı çıkar ve araba plakalarındaki "A" harfinin bu düşüncenin doğruluğu- nu kanıtladığının farkına varır. Gülgün Hanım "Boşluk" adlı kitabı görmeden önce de ruhundan bir aktarma yapıldığına inanmaktadır. Kitap bu yargıyı pekiştirir. Söz konusu kanıtların keyfiliği onların yerine pekâlâ her- hangi başka bir verinin de geçebileceğini ve kanıt olarak kul- lanılabileceğini düşündürmektedir. Asıl olan kanıt arayışıdır.
Dünyaya karışan ruh
2. Dünyaya karışan ruh: Mantık, dünyayı doğa ve toplum kurallarıyla anlamlandırır. Depremin nedeni derin katmanlar arasındaki bir yer değiştirmedir. Savaş, belirli gruplar ara- sındaki çıkar çatışmalarından kaynaklanır. Gece ve gündüz dünyanın kendi çevresinde dönmesinin bir sonucudur. Ya- şam kendi kurallarıyla bildiği yolda ilerler. Bireyin bu sonsuz dönüşüm sürecine katkısı sınırlıdır. Şizofrenideyse, arzular ve korkular toplum ve doğa ku- rallarını hiçe sayan bir yoğunlukla dış dünyaya yayılmıştır. Deprem kötü kalpli bir komşunun düzenlediği bir komplo olarak görülebilir. Kişi savaşın babasına yönelik düşmanca duygulanı tarafından çıkarıldığını düşünebilir. Gece ve gün- düzün kendisi ya da başka bir insan tarafından düzenlendiği- ne inanması olasıdır. İstanbul'da polislere gidip Philippe'i görmediğini söyle- yen Berrin Hanım gibi, şizofreniye giren birçok kişi dünya- nın tümüyle kendisiyle ilgilendiği inancı içindedir. Çünkü aslında bu dünya ona aldırmadan var olmayı sürdüren ger- çek dünya değil, dışarıya yayılmış olan kendi iç dünyasıdır. Atomu parçalayan gencin araba plakalarını kendisine yönelik birer mesaj olarak görmesi, Fuar meydanında kendisi için bir idam sehpası kurulduğunu düşünmesi buradan kaynaklanır. Gülgün Hanım, aynı nedenle, Irak-Iran savaşının ve kitapçı- da gördüğü bir kitabın kendisiyle ilişkili olduğunu düşünür. Neslihan'a göre kentin tüm telefon şebekesi onun kulağına pis ve acayip kelimeler taşımak üzere inşa edilmiştir. Erdinç Bey fizik ve elektrik kurallarına göre çalışmakta olan teybe "dönebilirsin teyp" diyerek izin verir.
89 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.