Modernite, bilinçlilik konusunda aşırı bir doyuma ulaşmış olmakla mustariptir. Bu kadar insanın sinirli ve heyecanlı olması şaşılacak bir şey olmasa gerek!
....
Tanrı, bir deneyin nesnesi değildir. Fakat mevcut yaşamın deneysel bakımından erişilebilir gerçekliğinde, insanların dikkatini çekmek ve taraftarlığını kazanmak için birbirleriyle rekabet eden gerçek bir tanrılar çokluğuna rastlanmaktadır.
Rölativistlerin de kendilerine özgü bir etiği vardır. Yani bu ustaca bir şekilde postmodernizmde rastlanılan 'her şey yapılabilmeli' diyen etiktir. Bu, nihayetinde nihilist bir etik demektir. Oldukça paradoksal bir şekilde şüphe bu aşırı durumda da bastırılmıştır. Hatta postmodernistlerin bile fanatik olabileceklerini gördük. Onların fanatizmi ne zaman birisi postmodern teorileri sorgulamaya cesaret ederse o zaman meydana çıkar.
Şüphe, savunmasız ve incinebilir olduğundan hukuk devletinin korumasına ihtiyacı vardır. Şüphe, siyasi ve sosyokültürel (kurumsal) desteklenme olmadan varlığını sürdüremez
Voltaire dini fanatizme karşı "Écrasez l'infâme!" (Bağnazlığı yok edin!) çağrısı yapmıştı. Bu çağrıda kastettiği şey, kilise veya galiba genel hatlarıyla Hıristiyanlık idi. Fakat Aydınlanma sıkça kendi öldürücü fanatizmini üretti. Ne zaman ki Fransız Devrimi tarafından 'Aklın tanrısı' tahta oturtuldu, Voltaire'in çok fazla öfkelenmesine sebep olan, kadim rejimin vahşetini fazlasıyla geçen terör başladı.