Heyecanını yitirmiş her kent, hatıralarıyla avunurdu; hatıralarını çoğaltır, onları biçimsizleştirir, yeniden şekillendirir, bir yerden sonra kendini hatıralarından ayırt edemez olurdu. Kendine kendini anlatan ve kendinden kendini dinleyen kentlerdi bunlar. Hepsinin de sonları kaçınılmazdı: Hatıraları tarafından hatırlanmak.