Şehirler mi suçlu insanlar mı? Hangi sokağa yüklenir bir ölümün sebebi ya da hangi yola veya hangi kaldırım taşına, kaldırım taşı mıdır bir cinayetin faili? Yoksa insanlar mıdır şehirlerin katili?
Batıyoruz; ensestin her geçen gün çığ gibi büyüdüğü bu dünyada daha da derine batıyoruz.
Bayramda çocuklarımızı şeker toplamaya gönderemediğimiz ve çocuk pornosu izleme rekorunu elimizde tuttuğumuz için batıyoruz.
Sosyal medyada köpeğe tecavüze kalkışan 80’lik sapıkları izlerken tepki vermek yerine güldüğümüz için batıyoruz.
Yaşanan iğrenç olayları ekranda dizi, film seyreder gibi çekirdek çitleyerek izlediğimiz için batıyoruz...
Ve böyle giderse, tanımsız bir pisliğin içinde boğulacağız...
Görüyor ve susuyoruz!
Sessiz kaldığımız sürece hepimizin elleri ve vicdanları kirli kalacak! Kalplerimiz katran bağlamış ve ruhumuz kapkara... Sustuğumuz sürece hiçbir zaman yüreğimiz temiz olmayacak. İstediğimiz kadar yıkayalım, masumların veballeri hiçbir zaman o kirli ellerimizden akıp gitmeyecek!
Ruhumuz, onlar acı çektikçe huzur bulmayacak. Sustuğumuz sürece bu yaşanan acılara ortak olacağız.
Ve sustukça, o pislikler bize de bulaşacak; iş te o an anlayacağız;
“Asıl cehennemin dünya olduğununu
Yeni günden çok şey istemiyordum, sadece bir gecenin de iyi geçmesi ve sabaha iyilikler bırakmasını diliyordum.
Geceye saklanan tüm kötülüklerin sabaha kalmamasını, gölgelerin ardındaki kötülüklerin yeni gün başlamadan yok olmasını istiyordum.