İki genç adam öbür dünyayı tartışıyorlardı. Gençlerden biri böyle bir şeyin olamayacağında kararlıydı. Öteki bunun pek akla yatkın olmadığını düşünüyor, ama açık fikirli olmaya çalışıyordu. "Eğer öyle bir şey yoksa mesele kalmaz. Ama öyle bir şey varsa, benim için iyi olur," dedi. Kuşkucu arkadaşı şeytanca bir edayla Hıristiyan dininin o kadar hoşgörülü olmadığını söyleyerek karşılık verdi. "Ona inanmak zorundasın, yoksa seni içeri almazlar," dedi. Öteki şu sözlerle tartışmayı bitirdi: "O zaman inanmak mantıklı, değil mi? Ne olur ne olmaz diye yani."
Ölünün gömülmesi ya da yakılması toprağa karşı saygısızlıktır, çünkü onu kirletir. Zerdüştçülere göre bir cesedi yok etmenin en temiz yolu, onun, yakınından yol iz geçmeyen sapa bir tepede köpekler ve kuşlar tarafından yenmesini sağlamaktır.
Dine en sert eleştirileri yöneltenler onu bir kitle yanılsaması olarak görmektedirler. Bazı insanların suyun şaraba dönüşmesinden tutun Ay yüzeyinde Elvis'in yüzünün göründüğüne varıncaya dek her şeye inanmaya hazır olduğuna işaret etmektedirler. Ayrıca bazı dinsel fikirlerin çürütülemez olduğunu da belirtmektedirler: Tanrı ya da ruhların varlığını ne kanıtlayabiliriz ne de yalanlayabiliriz. Üstelik çoğu insan toplumunda, yerleşik hale gelmiş bir fikri çürütmenin bedeli onu kabul etmekten çok daha yüksektir. Eğer çevrenizdeki herkes her yerde atalarının ruhlarının bulunduğuna inanıyorsa, bu fikri reddetmek kabul etmekten çok daha zahmetli ve risklidir.
Birkaç kilometre ötedeki baraj fırtına yüzünden yıkılınca Hymie'nin köyünün bulunduğu vadiyi sel basar. Polis köydeki herkese hemen evlerini boşaltmalarını ve yüksek bir yere çıkmalarını, oradan başka yerlere ulaşmalarının sağlanacağını söyler. Ama Hymie polise buradan bir yere kıpırdamayacağı karşılığını verir, çünkü "Tanrı kendisini koruyacaktır". Çok geçmeden sular yükseldiği için birinci kata çıkmak zorunda kalır. Evinin önünden geçen bir sandaldaki köylüler yatak odasının penceresinden bakan Hymie'ye el sallarlar. Köylülerin yalvarmasına rağmen Hymie, "Endişelenmeyin, Tanrı beni kurtarır," diye bağırır ve sular çekilene dek bulunduğu yerde kalmaya niyetli olduğunu onlara bildirir. Ama su yükselmeye devam edince Hymie terasa ve sonunda oradan çatıya çıkar.
Evin önünden geçen bir salın üzerinde bulunan bir adam Hymie'yi sala atlamaya ikna etmeye çalışır. Hymie, "Gerek yok. Tanrı beni kurtaracak!" diye bağırır. En sonunda sular iyice yükselir ve çatıda sulara gömülür. Hymie sulara kapılır ve boğulur. Cennetin kapılarına varınca Tanrı ile görüşmek ister.
Tanrı onu kabul eder. Hymie yakınmaya başlar. "Ah Tanrım," der, "sana güvendim, hayatımı senin ellerine bıraktım, sana inandım, sense benim boğulmama göz yumdun. Artık sana ve yardımseverliğine nasıl inanayım?" Tanrı onu baştan ayağa süzer ve, "Be hey gafil ," der, "polisi, sandalı, salı yolladım, ama sen inatla orada oturmaya devam ettin. "
Sümerlilerin gezegenler, hayvanlar ve havayla ilgili pek çok Tanrısı vardı. Örneğin güney kentlerinde bataklık yaşamıyla, balık tutma ve avlanmayla yakından ilgili Tanrılar vardı. Batıdaki Erred kentinde Enki içme suyu ve bataklık Tanrısı; Doğudaysa Tanrıça Nenşi balık Tanrısıydı.