Bir toplum, geçmişte çekilen acıları hatırlamaz, yapılan hataları değerlendiremezse aynı acıları çekmeye mahkumdur. Tarihini doğru okumayan kuşaklar, gün gelir o tarihi başkalarından dinlemek zorunda kalırlar.
1980 sonrasında iktidara gelenler Cumhuriyet'in ilk kuşaklarının dış borçlanmaya karşı soğuk tavırlarını hata olarak görüler. Bu çerçevede dış borçlanma, yap-işlet-devret gibi Osmanlı'nın başvurup da iflasa kadar gitmesine yol açan yollara yeniden ve büyük bir hevesle girdiler.
Cumhuriyet'in ekonomi alanında başarısız olduğunu, bazı uygulamalara girişmekte geç kaldığını öne süren yorumcular var. Oysa her dönemi, kendine özgü koşulları ve kısıtlarıyla birlikte değerlendirmek gerekir.
Osmanlı İmparatorluğu başlarda kapitülasyonları, maddi bir yarar karşılığı (haraç, vergi vb) verirken sonraları bu maddi karşılığı aramadan karşılıksız vermeye başladı. Çünkü bu kapitülasyonların ekonomiye yararlı olduğu düşünülüyordu: İthalat, pazarda mal bolluğu sağlamak açısından yararlı görülüyordu. Bu zihniyet çerçevesinde Osmanlılar, ticaret imtiyazlarını yani kapitülasyonları imparatorluk için yararlı saymakta; imparatorluğun çıkarına olduğu gerekçesiyle bu tür imtiyazları merkantilist Avrupa ülkelerine seve seve tanımaktaydı."
Bilim dışı eğitimle yetişen insanların arasından buluş yapan, teknoloji geliştiren insanlar, dünya çapında yazarlar, sanatçılar, müzisyenler, edebiyatçılar istisnai olarak çıkar.
Onları da sistem harcar.