"Ve biz ham ruhlar, yabanî ruhlar bir türlü pişemiyoruz. Derimizde hafif bir ılıklık duysak yandık sanıyoruz. İçimize küçük bir kurt girse yedi mahalleyi ayağa kaldırıyoruz. Bir türlü yanamıyoruz. Bir türlü kül olamıyoruz. Bir türlü rüzgârda savrulamıyoruz. Nihayetsiz yanıp, nihayetsiz susamıyoruz. Acının tepesine çıksak sessizliğin kuyusuna gireceğiz. Çıkamıyoruz. Giremiyoruz."
Bir iğne deliğinden develer, dağlar ve denizler geçer. İğne deliği kadar küçük gözlerimizden nasıl bütün gökyüzü geçiyorsa öylece bir iğne deliğinden her şey geçer. Bir tohumda gövdesi, yaprakları ve yemişleriyle bütün bir ağaç gizlidir.
Sabır ruhun muvazenesidir; duygusuzluğu değil. Onun için eskiler, yaş odunlar gibi haykıra haykıra, söylene söylene yanacağına kuru odunlar gibi sessiz ve olgun yan demişlerdir. Sabır yanmamak değildir.
Anlamak Niçin Suç Olsun?
Anlamak; Bütün Derdimiz o Değil Mi? Fakat Anlayabilsek, Anlayabilsek... Anlamanın Ne Kadar Güç Olduğunu Kavrayabilsek. Ya Kazara Anlaşıldı Zannedersek. İşte Suç Burada...