Akademi dünyasında genelde "pek de akademik bir kitap değil" diye burun kıvrılmasının (ki kitabın araştırma ve sunum biçimi incelenirse bu tespit pek de yanlış değildir - ve bu durumu olumluyor ya da olumsuzluyor değilim) yanında, aynı akademi dünyası mensuplarının kitaplıklarında mutlaka bulundurduğu veya en azından haberdar oldukları kitaptır. tüm sosyal bilimlerin bi' şekilde cevabını aradığı bir soruyu (kendisinin de itiraf ettiği gibi) değil 600 küsur sayfada, 60 ciltte bile cevaplamak pek mümkün olmadığından, kitaptaki "yau tamam, orası biraz karışık boşver" tadındaki yan çizmeler anlayışla karşılanmalıdır.
kitaba, yazarına ve öne sürdüğü tezlere biraz daha olumlu yaklaşmama neden olan, jarod'un giriş bölümünde yaptığı şu tespittir ki, güzeldir.
[...] ve üçüncü itiraz : "uygarlık" gibi, "uygarlığın doğuşu" gibi sözlerden, sanki uygarlık iyi bir şeymiş, kabile avcı/yiyecek toplayıcıları mutsuzmuş gibi, son 13.000 yıldır tarihin gelişimi insanın mutluluğuna büyük katkılarda bulunmuş, anlamı çıkmıyor mu,aslında ben sanayileşmiş toplumların avcı/yiyecek toplayıcı kabilelerden "daha iyi" olduğu, ya da avcı/yiyecek toplayıcı toplumlara özgü hayat tarzını bırakıp demire dayalı devlet olma aşamasına geçmenin "gelişme"yi temsil ettiği, ya da insanların mutluluğuna katkıda bulunduğu gibi bir varsayımda bulunmuyorum [...]
-Jarod'un bu kitapta tüm çıplaklığıyla ortaya koyduğu tezi sosyal bilimlerde çevresel determinizm (environmental determinism) olarak adlandırılır.