...hayat onarılamaz, ancak evrenin yaratılışının simgesel tekrarlarıyla yeniden yaratılabilir, çünkü evrenin yaratılışı her yaratılışın örnek alınacak modelidir.
Türkler, din değiştirmiş ve yeni dini sistemlerden bir takım alıntılar yapmış olsalar da iman ve inanç bağlamında her zaman eski mitolojik inançlarına bağlı kalmışlardır. Önemli olan dini-mitolojik sistemin özünü oluşturan inanç tutuculuğudur.
İşte bu en küçük zerrecik yapılan hesaplamalara göre sıfır hacimli tek noktadır ki, evrenin tüm maddesini içinde barındırmıştır. Çağdaş fizik ve astronomi bilimi evrenin sıfır hacme sahip bu noktanın patlamasıyla ortaya çıktığı düşüncesinde hemfikirdirler. Bu patlamaya ilmî literatürde "Big Bang" (Büyük Patlama) dendi ve bu teori de aynı isimle anılmaya başlandı. Hiçbir hacmi olmayan, yani hiçbir yer kaplamayan ve yoğunluğu sonsuz olan bir nokta, aslında yukarıda da değindiğimiz gibi yok anlamına gelmektedir. O halde kozmosun yoktan var edildiği hakkındaki dinsel varsayımlar gerçeği yansıtmaktadır. Ayrıca büyük patlamadan önce ne vardı sorusuna modern bilim cevap vermese de evrenin yaratılışında sonsuz güç sahibi bir Yaratıcı'nın varlığı, dolayısıyla da olsa kabul edilmiş durumdadır. Bu Yaratıcı, hem maddeyi hem de zamanı yaratmış olan, yani her ikisinden de bağımsız bir varlık olmalıdır ki, Türk mitolojisinde bu deus otiosus olan Gök Tanrı'dan başkası değildir.
İlginçtir ki Türk tasavvurunda cennet semada tasavvur edilir. Orhun-Yenisey yazıtlarındaki uçmak terimi cennetin semada olduğunu kanıtlar durumdadır. Sonradan uçmak cennet laminda kullanılmaya başlanmıştır.
Benzeri bilgiye Tevrat'ta da rastlarız. Rab Allah, Adem'e, "Bahçenin her ağacından ye, fakat iyilik, kötülük bilme ağacından yemeyeceksin, yersen ölürsün.", dedi. (Tekvin 2:5-23) İnsanın ölümlü kılınması etiolojik bir şekilde bu mitle açıklanmış olur. Aynı bilgi Kuran'da da geçmektedir. "Ey Adem! Eşin ve sen cennette kal, orada olanlardan istediğiniz yerden bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." dedik. (Bakara Suresi, 35-37) Bütün bunlardan şu sonuç çıkmaktadır: Yasak meyve insanın bilmediklerini bildirecek bilgilerle donatılmış, ancak bilginin saf ve temiz olan insanın başına bela olduğu da vurgulanmıştır.