Konuşmalar-Soruşturmalar-Yazılar

Yargılayan Zaman İçinden

Bekir Yıldız

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Önemli bir gerçek daha var günümüz sanatçısı için: Yeşermemiş umutların, yaşanmamış sevgilerin, verilmemiş hakların alacaklıları yanında olmak. Hele hele haksızlığın "müruru zamana" uğratılamayacağına inandığımız bir çağda yaşıyorsak.
Sayfa 13
İlk kez Güneydoğu'yu ben yazdım, dedim de, aklıma geldi. İlkler çoktur bende. Almanya'yı, yani dış göçü de ben yazdım. Ayrılma karşılığında, yoksulluk nafakası olarak, ilk kez altı kitabını veren yazar da benim belki dünyada.
Sayfa 67
Reklam
Sabaha karşı tahta barakamızda "tak" diye bir ses duyduk. Elli iki yaşında, oğlunu okutabilmek için Almanya'ya gelmiş, emekçi Osman Baba'nın kaldığı odaya doluştuk. Saklamıştı kalp hastası olduğunu. Çekmecesine gizlediği ilacına uzanırken ölmüştü. "Tak" sesi yere çarpan başından çıkmıştı. Gömdük iki gün sonra. Aradan aylar geçti. Sanıyorum Kurban Bayramı'ydı. Mezarımızı ziyarete gittik. Şaşırdık. Osman Baba'nın mezarı, kuru toprak değildi şimdi. Özenle bakılmış, çiçekler yetiştirilmişti dört bir yanında. Güller açmıştı, göğsünün üzerinde. İhtiyar bir Alman kadını bakmış mezarımıza meğer. Birkaç gün sonra gidip buldum Yula'yı. Mezarımıza sahiplenmesinin sebebini sordum. "Kocam" dedi Yula, "yıllar önce gitti, İkinci Dünya Savaşı'na. Dönmedi bir daha. Çoğu arkadaşlarımın bir mezarı var şimdi. İmrenirdim onlara. Her insanın bir mezarı olmalı çünkü. Üzerinde güller yetiştirmek için hiç olmazsa. Selam yazın hanımına benden. İzin verirse, gidip de dönmeyenlerin yolunu gözleyen kadınların olsun bu mezar"
Sayfa 21
Gene de, Almanların işçilerimize yardımcı olduğu konular yok değildir hani! Özellikle, kırık-dökük odalarını, domuz ahırlarını, Türksan ! kağıtlarıyla kaplayıp kiraya vermek konusunda çok beceriklidirler. Annelerin de çalışabilmesi için, çocukların bırakıldığı kreşlerde istavroz çıkarttırmakta, dinine bağlı katolik rahibeler birbiriyle yarış ederler adeta.
Sayfa 18
İnsanın kendini yenebilmesi, başkalarını yenebilmesinden daha güçtür.
Reşo Ağa yayımlandığı zaman, özellikle Güneydoğu'yu konu alan öykülerimden ötürü, ondan sonra yazdığım hiçbir kitabıma nasip olmayan bir ilgiyle karşılandım. Bu ilginin temelinde, "Edebiyatta parselleme" gerçeği yatıyordu. Benim de hisseme, Güneydoğu düşmüştü. Güneydoğu'ya razı olsaydım, verilmiş rütbemi -zaman zaman- kimse sökmeye yeltenmezdi. Ne zaman köyden kente, kentten de yurtdışına taşmak istedimse, yani başkalarının hududuna girdimse, dokunulmazlığıma, erlik rütbesini bile fazla görenler oldu.
Sayfa 44
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.