Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yazma Büyüsü

İnci Aral

Yazma Büyüsü Gönderileri

Yazma Büyüsü kitaplarını, Yazma Büyüsü sözleri ve alıntılarını, Yazma Büyüsü yazarlarını, Yazma Büyüsü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Yazdıklarımıza yüklediğimiz anlamlar bizimle birlikte değişir ama hâlâ bizimdirler. Eğer, bir gün belleğimizle ortak bellek arasındaki çizginin silinmeye başladığını hissedersek, geçmişle bağları sıkılaştırmak için yara izlerini yeniden göstermek ve unutulanı anımsatmak isteriz."
O da; "Bütün makul insanlar gibi hayallerini değiştirmişti.
Reklam
Atasü, romanda Türkiye'nin en karmaşık dönemlerinden birini ele alıyor ve iki yurtsever eczacı kadınla onların çevresinde gelişen bir hikâye içinde 1994-98 arasını anlatıyor. Tablo şu: Ekonomiden siyasete, yoksulluktan zulme, yükselen dincilikten küresel sermayenin baskı mekanizmalarına, sorunlar dağ gibi yığılmış. Üstelik durum günbegün kötüye gidiyor. Güneydoğu'da terör yükselmiş, acımasız, kanlı bir savaş gençlerimizi birbirine kırdırmakta. Yönetim odakları iktidarsız, her türlü yolsuzluk ortamı mevcut. Karanlık ilişkiler diz boyu, kimin eli kimin cebinde belirsiz. Görevliler kirlenmiş, uyuşturucu ve silah ticaretine bulaşmış. Köyler boşaltılmakta, yakılmakta, cinayetler, faili meçhuller çoğalmakta. Doğu ve Güneydoğuda ‘gündüz insan gece kurt' örgüt elemanları dehşet saçmakta, her milletten ajanlar cirit atmakta ve ne idüğü belirsiz yerli yabancı –sözde– insan hakları destekçileri haraç toplayıp para dağıtmakta...
Yazdıklarında sorunlar, eşraf, köylü, işçi, ağa, fabrikatör, aracı, kim ve ne olursa olsun sistemle ilgili gediklerin yol açtığı sorunlardan doğar. Mağdurlar ise sağlam kalabilmiş değerlere yönelme arzusuyla içe ya da dışa dönük bir çatışmayı ortaya sererler. Özellikle romanlarında karşılaştığımız dramatik yapıyı besleyen öğe, temeldeki bu çatışmadır. O, insanın yaşadığı ülkenin, coğrafyanın, toplumsal yargılarının kendine özgü oluşum ve gelişim koşulları içinde biçimlendiğine inanır. Anadolu'nun bereket ve doğurganlığını, birikimini ve ruhunu canlı, coşku dolu bir söylemle öne çıkararak geleceğe inancını diri tutar.
Yazdıkları gözü kapalıları uyandırıcı bir özellik taşıdı.
Kendisi ailesiyle birlikte İstanbul'a göçüp yerleştikten sonra ise büyük kentte yaşayan işsiz, yoksul ya da emeğiyle geçinmeye çalışan insanları konu etti. Eserlerinde, dişe diş ekmek kavgası veren işçileri, günde on sekiz saat çalıştırılan uykusuz çocukları, üç kuruş için arkadaşlarını satan işçi başlarını, namusuyla çalışıp kazanamadığı ya da açlık, aşk gibi nedenlerle kötü yola düşen kadınları, toplumsal çelişkilerin acıklı-gülünç yanlarını, insanın sabrını, merhamet ve iyiliğini olduğu kadar bencillik ve kötülüğünü, gücünü ve aczini, dayanışma ve sevme yeteneğini gözler önüne serdi. Orhan Kemal hayatın zenginliğini, insan deneyimlerinin çeşitliliğini önemsemiş ve yazının politik olduğunu savunmuştur. Konularının çok farklı, tiplerinin unutulmaz olduğu iki yüzden fazla öykü, otuza yakın roman yazmış, genellikle konuşmaların yoğun, betimlemelerin ölçülü olduğu bir yazma yöntemini kullanmıştır.
Reklam
Büyümeden yaşlanmış sahipsiz çocuklar, çeteler tarafından daha sistemli bir biçimde suça itiliyor. Ailesini geçindirmek için bedenini satmak zorunda kalan kadınların, cicili bicili vitrinlerin büyüsüne kapılıp yoldan çıkan küçük kızların sayısı çığ gibi büyüyor. Terör, namus ve töre cinayetleri acımasızca can alıyor. Orhan Kemal'in gününde henüz bozulmamış olan hemşerilik, komşuluk, aile ilişkileri hızla bozulup çürüyor. Görülmemiş savrulmalar, kimlik kayıpları yaşıyoruz. Gençlerimiz umutsuz. Toplum kirlendi, toplumsal değerlerimizin en sağlam olanları bile savunmasız kaldı.
Gerçek bütün şiddetiyle ortada dururken yitirdiğimiz değerler ve onların yerine konanlar henüz yeterince tartışılmıyor ve toplumsal acı eşiğimiz gitgide yükseliyor.
Acı bir gerçekle yüz yüzeyiz. Halkımız edebiyatını, edebiyatımız da halkını kaybediyor. Yaşanan acıları, yoksunlukları ve sorunları insan üzerinden dile getirmeyi hor gören, üzerinde düşünmeyi bile gerilik sayan bir anlayış hakim olmakta. Gerçek bütün şiddetiyle ortada dururken yitirdiğimiz değerler ve onların yerine konanlar henüz yeterince tartışılmıyor ve toplumsal acı eşiğimiz gitgide yükseliyor.
Mevsimlik işçilerin Ege'nin, Çukurova'nın bereketli toprakları üzerindeki ekmek kavgaları sürüyor. İşsizlik, yoksulluk, güvencesizlik bitmedi. Yokluk ve sıkıntılar içinde yaşamaya çalışan, sigortasız ya da primlerinin yatırılmadığından habersiz işçiler gelecek kaygısından kurtulmuş değil. Özelleştirme nedeniyle kapatılacak fabrika kapılarında direniyorlar.
671 öğeden 441 ile 450 arasındakiler gösteriliyor.