Güç kimin elindeyse kanunlar da o el tarafından kendi amaçları ve istekleri doğrultusunda yapılır, adalet güçlünün iradesinin tezahüründen fazlası değildir.
Güvenilir varlıklar değiliz. Sözleşmeler, başımıza geleceklerden korkmadığımız bir durumda, hiç bir anlam ifade etmez. Hobbes'un belirttiği gibi "kılıç olmadan taahhütler kelimelerden ibarettir."
(Locke ve deneycilik üzerine)
Fikirlerin akıl hapishanesine hapsolmuş gibiyiz. Eğer çok ciddiye alırsanız şüphecilige hızla kayabilirsiniz. (...) Ama Locke kaymaz. Bilebilecegimiz, hayat hakkında ogrenebilecegimiz çok şey olduğu konusunda da ısrar eder.
-Sabahin ilk alıntısı, hoş bir Nietzsche tanımlaması olsun bari-
"Nietzsche filozofların Venn şemasında, Alman, sıradışı, etkileyici, ölçüsüz, zor ve inanılmaz derecede okunası olanı ayıran kesişim kümesinde yer alır. Bunların hepsi vardır onda ancak Nietzsche'yi özel kılan onun mükemmel uslubudur. Nietzsche, elde ettiği sonuçlar için her zaman bir argüman sunmaz. Dahası, sonuçları da her zaman mümkün olan en açık dille anlatmaz. Pek çok yoruma açık biçimde yazar ve hiç şüphesiz bu aklında olan sonuçlardan birisidir. Tüm bunlar, Nietzsche'nin hakikate olan hayranlığimizin bir çeşit hastalık olduğu ve bu hastalığın incelenmesi gerektiği fikrinde kısmen anlatılır."
Nietzsche'nin gözünde zayıflığı överek, üstesinden gelinmesi gereken, ağza alınmayacak bir şeye dönüşmusuzdur. Nietzsche nihilizmi savunmak şöyle dursun, Hristiyanlık öncesi değerlere dönüşe yakın bir durum için çağrı yapar.
Locke'un, insan anlayışının nesnelerinin, fiziksel nesneler degil, fikirler olduğunu belirtmekte fayda var. Ona gore, fiziksel nesneler ancak dolaylı olarak, fikirler aracılığıyla anlaşılır.