Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ekonomik Çöküşün Hikayesi

Yiyin Efendiler

Selçuk Geçer

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Yiyin Efendiler
Ekonomi tıpkı din gibi... Ne kadar anlaşılmazsa o kadar makbul. Çünkü insanlar basit gerçekleri görürse, yapılan üçkâğıdı fark eder ve bütün oyun bozulur. Ekonomik sisteme yakıştırılan karmaşıklık maskesi, insanlığın katlanmak zorunda kaldığı en felç edici yapıyı gizlemek üzere tasarlanmış büyük bir tezgâhtır. Ve bu tezgâh o kadar iyi kurgulanır ki toplumdaki her birey kaderine razı olur.
Destek Yayınları
Okuduklarınızdan ne çıkarmanız gerektiği tamamen size kalmış.
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
Aslında bizim gibi gelişmişliği tartışılan ülkelerde devlet kavramı da yanlış anlaşılmaktadır. Devlet, ülkeyi halk adına temsil edenler değildir. Devlet halkın ta kendisidir. Ve halk fakirse devlet de fakir demektir. Halkının fakir olduğu bir devlet asla ama asla zengin olamaz. Ne kadar büyürse büyüsün, Gayri Safi Milli Hasıla'sı ne kadar artarsa artsın, sonuçta önemli olan GSMH değil bu hasılanın halka yani ülke vatandaşlarına ne kadar adil bir şekilde dağıtıldığıdır. Türkiyede kavramlar iyice birbirine girmiş, devletin ta kendisi, patronun ta kendisi olan halk yok sayılarak kaynaklar üç beş zenginin kasalarına aktarılmıştır. Bu düzelmeden, ülkenin düze çıkması hiçbir şekilde mümkün değildir. Ülkenin her türlü kaynağının halkın mutluluğu ve refahı için kullanılması sosyal devlet, halkçı devlet ilkesi için olmazsa olmaz ilk şarttır. Devletlerin gelişmesi ve kalkınması için en önemli şartlardan birisi de kurumsallaşma, özerk yapılar, tam denetim ve bağımsızlık ilkeleridir. Yargının bağımsızlığı, demokrasi ve insan hakları da olmazsa olmazlardandır. Bir ülkede hukuka, kurumlara, demokrasiye ve insan haklarına güven yoksa o ülkede ekonomik kalkınmanın olması mümkün degildir. Bu alanlardaki yıpranmalarsa ülkeyi çok daha fazla dış müdahalelere açık hale getirecektir.
Sayfa 182Kitabı okudu
Ekonomi din gibi... Ne kadar anlaşılmazsa o kadar makbul sevgili dostlarım. Oysa o kadar basit ve hayatımızın içinde ki! Bakkala, markete, manava, doktora, okula gitmek; eve dönüp faturalarla karşılaşmak; televizyonu açıp bir film, dizi ya da reklam izlemek; eş dostla buluşmak veya birilerine borç verip almak... Bu saydıklarım ekonomi değildir de nedir? Ekonomi demek illa borsa terimlerinin, teknik indikatörlerin, karmaşık makroekonomi kavramlarının havalarda uçuşması mıdır? Buna rağmen ekonomi yıllarca sanki sıradan insanın anlayamayacağı kadar karışık ve soyut bir kavrammış gibi anlatıldı, yani din gibi lanse edildi. Bilinçli bir şekilde karmaşıklaştırıldı ki kolay anlaşılmasın, sadece Ekonomi Ruhbanları ile Siyaset Cambazları'nın oyun alanı olsun. Para sistemi, bugüne kadar en az sorgulanmış inanç şeklidir diyebiliriz. Paranın nasıl yaratıldığı, onu yöneten politikalar ve toplumu gerçekte ne kadar etkilediği, nüfusun büyük bir bölümünün kayıtsız kaldığı meselelerdir. Yaşadığımız dünya öyle bir dünya ki var olan zenginliklerin %40'ına toplumun sadece yüzde biri sahip. Her gün 34 bin çocuk yoksulluk ve önlenebilir hastalıklardan ölüyor. Dünya nüfusunun yüzde 50'si günde iki dolardan daha az bir gelirle yaşamaya çalışıyor .
"Güçlü Türk lirası, güçlü Türkiye" yalanıyla, ülkede söz sahibi olan büyük yerel şirketler önce küresel tanınmış şirketlerle ortaklık yaptırılıp, daha sonra tamamen yabancıların sahipliğine geçmiştir. Oysa bu kurum ve șirketlerin tamamı Türkiye' nin kallkınması için olmazsa olmazlardır. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde iletişim, bankacılık, tarım ve sanayi bizdeki kadar yabancı kontrolünde değildir. Ve yabancıların kontrolüne bu kadar geçmiş ekonomilerin de kalkınması mümkün değildir.
Sayfa 180Kitabı okudu
Aslında TEKEL Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalan bir mirastı. Osmanlıcı abi ve ablalara duyurulur! 1875 yılında kurulmuştu. Amaç, Osmanlı'yı tekrar ayağa kaldırabilmek ve ekonomik güç kazanabilmekti. Tarım o günlerde de bugün olduğu gibi değerliydi.
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
Şu kadarın söyleyeyim, bugün kamu dahil ülkelerdeki tüm borçlar ödense, piyasada 1 kuruş bile kalmaz. Bu arada emin olun, bütün sıkıntılar da sona erer. Çünkü bütün sorunların temelinde aslında borçlar yatıyor. Olaya sadece kendi pencerenizden baksanız bile ne demek istediğimi çok net anlarsınız. Düşünsenize, bugün sizleri neredeyse bir ömür boyu bağlayan borçlarınız olmasa, bu kadar kaygılı olur muydunuz? İşte, bizi bu sayede kandırıp yönetiyorlar! Biliyorlar ki ekonomiyi basit bir şekilde anlarsanız foyaları dökülecek ve bütün yalanlar ortaya saçılacak. Adım adım uygulanan "Fakirden al zengine ver" temalı kaynak transferi fark edilecek. Daha da önemlisi krizlerin nedenleri ortaya çıkacak. Türkiye neden bu kadar çok ekononmik kriz yaşıyor sanıyorsunuz, sadece beceriksizlikten mi? Ülkemizin içinden geçtiği krizlere ileriki bölümlerde değineceğiz ancak ondan önce bu sıralar çok duyduğum hatta bazen benim de içimden geçirdiğim bir cümlenin altını çizmek isterim: "Ulan tarihte bu kadar zaman varken bu döneme ve coğrafyaya mı denk geldik?"
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.