Caddelerin iki yanında gökdelenler sıralanmamıştı.Yeşillikler ortasında,tek katlı lüks evler de yoktu.Ama beni sarıp sarmalayan tatlı sıcaklık var ya...İşte o,dünyalara bedeldi!...
Bugüne kadar,ülkesini bu derece iyi tanıyan ve seven bir konuğumuz olmamıştı.Tüm bildiklerini ve Türkiye tutkusunu,büyük bir beceriyle bizlere yansıttı.O,gerçek bir Türk elçisiydi!...
Uluslararası kampın,uluslararası kampçıları... Hayır,bu kadar basit değildi!Biz burada,bir “dünya ailesi” kurmuştuk.Her birimiz,bu ailenin bireyleriydik.Sevgimiz ve dostluğumuz saftı,katkısızdı.
Onlara anlayabilecekleri kadarıyla,Atatürk’ü ve yaptığı devrimleri özetleyiverdim.Her Türk çoçuğunun annesi ve babasıyla beraber Ata’sını da tanıdığını anlattım.
Biz,dünya üzerinde herkesin,ülkemizi ‘Türkiye’ olarak tanımasını istiyoruz.Ama bilgisayarların beyinlerindeki ‘Turkey’ sözcüğünü değiştirmek çok zormuş.Açıkçası,bu durumdan hiç de hoşnut değiliz...
Siz hiç,komşusunun arabasını yıkayıp karşılığında para alan bir genç gördünüz mü Türkiye’de? Oysa,ekmeğini taştan çıkarmak,gibi güzel bir deyim,yalnızca Türkçede var...