Konuşuyorum kendime, artanını al.
Dar odalara sığıyorum geniş yürekle,
uzun yol biletleri buruşuyor ceplerimde.
Ağrıdıkça ağrılı dağlar gibi yetiyorum kendime…
Yetiyorum kendime, artanı yok.
Artanı ışığına gölge düşmüş gülüşe,
Artanı üçüncü sınıf bir otel lobisinde öksürük seslerine
ve dişleri sapsarı bir kadınla her gece,
çirkin merdivenlerden kirli nevresimlere.
Bir de ben her ışığa savrulup gökyüzünün altından,
yolların üstünden geçiyorsam,
yine de birşeyler kalıyorsa günün serinliğine;
şairim, kabarık yanıtıyım hayatın, bir şeylere
çok ölüp
çok ölüp duruyorum.
Bir de günleri kilitleyip örtüyorlar üstüme…
/Konuşuyorum işte artanını al.
Susuyorsun…
Susuyorsun, artanını ver artık!/