Büyük şirketler de hayat gibidir. Yirmi dört saat çalışırlar. Insanlar uyurken evlerine hırsızları yollayan hayattır. Insanlar ölüyken paralarını işletenlerse şirketler. İkisi de durmaz. Sürekli açık bırakırlar ışıklarını. Geceleri gökdelenlerdeki ofisleri aydınlatan spotların trafolarından gelen o sinir bozucu sürekli ses de, hayat da devam eder. Parayı görmek için Wall Street'e gitmeye gerek yoktur. Gece aşıkları açık bırakılmış bir gökdelenin duvarına kulak dayamak yeter. O spotların trafo uğultusu paranın işletilmesinin sesidir. O kulaklar duvarlardan alınıp toprağa konulduğunda ise hayatın sesi duyulur. Içi yanan dünyanın, üzerindeki hayatı er geç kaynatacağı ana kadar fokurdama- sının sesi...
Ben, diyordu, insan değilim. Çünkü üşüyorum. Sizler üzerinizi hatıralarınız, aileleriniz, dostlarınız, mesleklerinizle örterken ben üşüyorum. Çünkü bunların hiçbirine sahip değilim.
" Sadece bir saniye için hayatın da mesaisi olması gerektiğini düşündü Zargana. Yani yaşanacak zamanın tercih edilmesi gerektiğini. Gece ya da gündüz. İkisini birlikte yaşadığı için umutsuzdu insan. Kaldıramıyordu aynı hayatın içinde hem geceyi hem gündüzü. Onun için uyku verdi belki de. Ve onun için bu kadar mutsuzdu belki de uyuyamayan insanlar. "