Daha fazla dayanamadı ve gönüllere şifa olan Kur'an'ı Kerim'i okumaya başladı. Okudukça gözyaşlarına boğuldu. Okudukça ağladı. Ağladıkça da ağlamayı sürdürdü. Rabbiyle hasbihal ettikçe gönlüne bir ferahlık ve sükunet yayıldı.
Sığındığı sığınakta yavrusunu bağrına basan annenin söyledikleri, trajediyi tüm boyutlarıyla göz önüne seriyordu. Gözyaşlarıyla mırıldanıyordu :
-Bundan önce gökten rahmet yağardı. Çorak topraklar yeşerir, gönüller bostana dönerdi. Sevgiyle öterdi kuşlar. Gözler gurbete gidenleri beklerdi yalnız. Evlerden sadece çocuk ağlamaları duyulur, annelerin ninnileri yükselirdi. Oy kurban olduğum Allah'ım! Şimdi gökten ateş yağıyor. Yemyeşil topraklar çoraklaşıyor. Gönüller acı deryasına döndü. Kuşlar ağıt yakıyor. Gözler yitip gidenleri beklemekten yoruldu. Evlerden annelerin ağıtları, yetimlerin feryatları eksilmez oldu. Allah'ım! Bize bunu reva görenleri kahret! Onlara azapların en şiddetlisini tattır. Evlerimizi başımıza yıkanların memleketini harap et! Bizim Senden başka kimsemiz yok.
-Bundan önce gökten rahmet yağardı. Çorak topraklar yeşerir, gönüller bostana dönerdi. Sevgiyle öterdi kuşlar. Gözler gurbete gidenleri beklerdi yalnız. Evlerden sadece çocuk ağlamaları duyulur, annelerin ninnileri yükselirdi. Oy kurban olduğum Allah'ım! Şimdi gökten ateş yağıyor. Yemyeşil topraklar çoraklaşıyor. Gönüller acı deryasına döndü. Kuşlar ağıt yakıyor. Gözler yitip gidenleri beklemekten yoruldu. Evlerden annelerin ağıtları, yetimlerin feryatları eksilmez oldu. Allah'ım! Bize bunu reva görenleri kahret! Onlara azapların en şiddetlisini tattır. Evlerimizi başımıza yıkanların memleketini harap et! Bizim Senden başka kimsemiz yok.