“Bir biz ikimiz barış güzel öbürleri hep çirkin
Bir de bu terli karanlık
Sonra bir şey daha var mutlak ama adını bilmiyorum
Nereden başlasam sonunda o ışıkla karşılaşıyorum”
“Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Suların ısınsın diye bakıyorum ısınıyor”
“Bana kalırsa bu gece gökyüzü, güneşe meydan okumalı; yıldızlar sonsuza dek yeryüzünü aydınlatmanın tek aracı olmalıydı. Yeri gelmeli ay, güneşle Truva Savaşı’na tutuşmalı; Musa’nın asası güneşi bir daha doğmayacak şekilde ortadan ikiye yarmalıydı.”
Sayfa 84 - Kitapyurdu Doğrudan YayıncılıkKitabı okudu
“Şu, az önce koştuğun caddenin sadece adı özgürlük. Ama bak orada yürüyen insanlara, hepsi her an bir şey olacakmış gibi ya çantalarına ya da cüzdanlarına sarılıdır. Hürriyet mi arıyorsun? İşte o tam da zihninle yüreğinin arasındaki köprüde.”
Sayfa 55 - Kitapyurdu Doğrudan YayıncılıkKitabı okudu
Korku türünde “yerli roman” ne önerebilirim diye düşünürken Mehtap Erel’le tanışma kitabım olan Ürperti’den bahsetmek istedim. Eser, klasik bir korku-gerilim romanından uzak. Karakterlerin diyaloglarında zaman zaman mizah dili kullanılıyor. Mehtap’ın oğlu, eşi ve annesiyle yaptığı konuşmalarda aile sıcaklığını hissetmenizi sağlayan,
Uzun zamandır yerel edebiyatımızdan bir yazar okumadığımı fark ettim ve bu kitapla tanışmamı daha fazla geciktirmek istemedim.
Ciddi bir uykusuzluk problemi çeken, kitap yazmak için kıvranan ve mutsuzluğuyla boğuşan Aslı’nın Avusturya’da uluslararası bir yazarlık programına kabul edilmesiyle kitap başlıyor.
Kendisi kedi sevmeyen biri ve
“Bozjhaklar, tek bir amaçla doğmuşlardır; insanlığı geçmişten gelen canavarlardan ve o canavarların kökenini bulmaya ant içmiş sınır tanımayan hekimleri ölümden korumak.”
“Bütün yitik çocukların içinden
ben seçilmiştim dönmek için geri.
Bunu ben istemedim!
Bana kalsa şarkılar söylerdim
bir tarlakuşu, bir saz şairi gibi.
Kanatlarımdan, sesimden,
vazgeçmeliyim şimdi, kımıltısız beklemeli.”