Hayat gerçekten fazla kısaydı. İnsanlar sonsuza dek yaşayacaklarını zannederek günlerini geçiriyor, en ufak şeyleri dert edinip üzülüyorlardı. Oysa bir illüzyonun içerisindeydik. Ölüm ruhlarımıza indirilen ani bir darbeydi. Saniyeler içinde siliniyordu varlığımız bu fani dünyadan ve geriye boş bir beden kalıyordu. Bizi biz yapan her şey gidiyordu.
Epiktetos'un her hecesi anlam taşıyan sözü yankılanıyordu aklımın ücra köşelerinde.
Ölüm her zaman gözünün önünde olsun, o zaman asla bayağı kaygılara düşmezsin ve hiçbir şeyi coşkunlukla istemezsin.
...babamın neden intihar ettiğini hala anlayamıyordum. Annem psikolojik sorunlarından dolayı daha fazla dayanamadığını söylese de algılarım bu olayı çözemiyordu. Belki de çözmek istemiyordu. Bir neden olmadığı gerçeğiyle yüzleşmektense bu soruyu cevapsız bırakmak daha mantıklı geliyordu.
İnsanlar ilk duyduğuna, ilk gördüğüne inanır her zaman. Belki bizim için ilkleri önemli kılan da budur. İlk yenilişini ve ilk kime yenildiğini unutamaz ademoğlu.
Herkese merhabalar...
Kusursuzca Kusurlu serisinin dördüncü kitabı ile karşınızdayım bugün.
Isabella altı yaşındayken onu boğulmaktan kurtaran Luca'ya yıllardır aşık. Duygularını hiçbir zaman dışa vurmayan ve hep içinde yaşayan Isabella büyükbabasının Luca ile evlenmesine karar verdiği zaman en sonunda aşık olduğu adama kavuşacak olmanın heyecanını yaşar. Fakat bu heyecan çok uzun sürmez çünkü aralarından yaş farkından dolayı Luca, Isabella'ya karşı fazlasıyla mesafeli davranır. Ta ki yaşanan bir olay sonucunda Isa'nın savaşta ve aşkta her şey mubahtır diyerek söylediği yalana kadar.
Bu seri benim için favori olacak bir seri değil fakat akıcılığı, kitapların kısalığı ve anlatımı ile fazlasıyla sevdiğim bir seri. Bütün kitaplarını neredeyse çıkar çıkmaz okudum ve hepsini de sevdim. Bir de zaten kısa kitaplar oldukları için tek oturuşta bitirebildiğiniz kafanızı dağıtabileceğiniz kitaplar haline geliyorlar.
Serinin on sekiz yaş üstü olduğunu vurgulayarak tavsiye ederim.
Keyifli okumalar...Kitapla kalın...