Mary Talbot’un yazıp, Bryan Talbot’un çizdiği bu grafik romanın konusu 20. yüzyılın başında suffragette hareketi. Erkek egemen toplumun şiddetine, ayrımcılığına karşı mücadele eden ve “Kadına Oy Hakkı” sloganıyla meydanları dolduran kadınların hikayesi. Yaşadıkları zorluklara, devletin uyguladığı şiddete, hapishanelerde gördükleri işkencelere, açlık grevine bir bakış..Ve sadece direnişe değil, kendi içlerindeki görüş ayrılıklarına da..
Çizimler harika. Ki, 2015 yılında Madrid Kitapçılar Birliği tarafından Yılın En İyi Grafik Romanı seçilmiş. Konu biraz olsun ilginizi çekiyorsa, ve hala Demir Çeneli Kadınlar filmini izlemediyseniz, bir bakın derim. Kadınların oy hakkını almak için ne büyük bedeller ödediklerini anlatan nefis bir filmdir.
Çok okunan kitaplardan biri Françoise Sagan'in on sekiz yaşındayken yayımlanan ilk romanı Hoş Geldin Hüzün. Sinemaya da uyarlanmış zamanında ve Jean Seberg'in oyunculuğuyla da epey konuşulmuş. Adını Paul Éluard'ın bir şiirinden alıyormuş. Bu grafik romanı Frédéric Rébéna resimlemiş, Damla Kellecioğlu da Türkçeleştirmiş.
Tanıtım yazısında “on yedi yaşındaki Cécile'in hayatını, yetişkinlerle ilişkisini ve kuşak çatışmasını merkeze alıyor.” diye bir cümle var. Ama her şey o kadar hızlı akıp gitti ki, şımarık ve kıskanç bir kızın iflah olmaz çapkın babasıyla yaşadığı bir yaz anısı dışında bir şey okumamışım gibi hissettim. Çizimlerini çok beğendim, özenle çalışılmış bir kitap okuduğumun farkındayım, ama içimden bir ses romanın aslını okumuş olsaydım bu grafik roman beni daha çok mutlu ederdi diyor. Çünkü arada kimbilir hangi metaforlar vardı da ben kaçırdım?
Neil Gaiman kalemin Marvel evrenini 1602 halini okuyoruz :) Marvel evrenine çok hakim değilim ama hem Neil Gaiman hem de victoria dönemi çok hoşuma gittiği için keyifle okudum. Eminim kitaptaki karakterlerin Marvel'da karşılıkları vardır ama ben bazılarını bilemedim, okuduğum gibi kabul ettim :D
Queen Elizabeth suikast düzenleneceği haberi gelir. Kraliçenin büyücüsü Dr. Stephen Strange ve ajanı Sir Nicholas Fury konuyu araştırmakta ve Doom'un bu işin arkasında olduğu düşünülmektedir. Ülkenin her yerinde olan garip hava olayları da bunu desteklemektedir. Dr. Strange bu hava olaylarını çözebilecek miydi?
Fantastik güçlere sahip insanların cadı soyundan geldiği belirtmekteydi. Başrahip kurduğu Engizisyon ise bu farklı insanları yakalayıp idam etmekti. Bunun için hem halkın hem de kraliçenin desteğine ihtiyacı bulunuyordu. Bu desteği alabilecek miydi?
Bu sırada Yeni Dünya'dan Virginia Dare, Kraliçe ile tanışma ve antlaşma yapmak için koruması olan bir kızılderili savaşçı ile Ana karaya varmıştı. Bu küçük kız göründüğü kadar masum muydu?
Olayların çok hızlı ilerlediği ve keyifli bir okuma oldu.
Dune varsa; okunur, izlenir, dinlenir, yazılır… Filmi izlediyseniz ve sevdiydeniz, ki aksi pek mümkün değil, bu Grafik-Romanı da okurken keyif alırsınız. Aynı filmde olduğu gibi ilk kitabın ilk kısmını konu alıyor. Bunu da okuduktan sonra Dune okumaya başlayabilirsiniz
Almanya Fransa'ı işgal etmiş ve Fransa'da bulunan Yahudileri toplamaya aynı zaman da düzen oluşturmaya çalışmaktadır. Alman SS subayı bir ihbar üzerine Paris'te Passage de la Bonne-Graine apartmanını ziyaret eder. Kapıyı Rose açar ve ilk görüşte aşk başlar. Rose evli ve bir çocuğu vardır. Eşi savaşa katılmış ve Almanya ile imzalanan antlaşma sonunda eşinin geri dönüşünü beklemektedir. Tüm bunlar SS subayı ile aşklarının başlamasına engel oluşturamaz. İmkansızın içerisinde yaşanan aşk ve Fransa'nın Almanya ile mücadelesini okuyoruz . Tarih, savaş ve bu sırada oluşan romantizmden hoşlanıyorsanız tavsiye ederim.
II. Dünya Savaşında Almanya ile Fransa savaşında Fransa yenilgiye uğrar. Fransa Almanya ile ateşkes imzalarlar. Fransız askerler için savaş esiri kamplarında tutulur. Stalag'dan bu savaş esiri kamplarından biridir. Grafik romanın yazarı ve çizeri Ben Rene Tardi'nin babası savaş sırasında esir düşmüş askerlerdendir. Fransa'a döndükten sonra hikayesini bir çok kez masal gibi çocuğuna anlatır. Ben Rene büyüdükçe gerçekleri biraz daha net anlamaya ve not tutmaya başlar, babasının ölümüne kadar devam eder. Babasının anısına, notlarından gerçek hikayeyi anlatan grafik romanını çıkarır.
Savaşın başından itibaren bir zırhlı askerin ağzından Fransa'nın durumunu dinliyoruz. Aynı zamanda oğlu çocuk Ben Rene'de hikayeyi anlatırken ona eşlik ediyor. Sorular sorarak hem bizim de biraz bilgilenmemizi , özellikle askeri terimler ve o zamanın siyasi durumu hakkında, sağlıyor. Savaş esir kamplarındaki durumu, farklı uluslarda gelen savaş esirlerine davranışlar, umut ve umutsuzluk, kaçma yolları gibi bir çok olayı okuyoruz. Beni etkileyen bir çalışma oldu. II.Dünya Savaşı'na ilginiz var ise Fransız bir savaş esirinin gözünden bir de okumanızı tavsiye ederim.
Sandman okurları içinden (diziden sonra türeyen arkadaşları dahil etmeden) herhangi birisinin çıkıp da "Serinin en iyi öyküsü Ramadan'dır. " lafına çok da karşı çıkacağını zannetmem zira bana göre de öyledir. Bağdat, uçan halılarla varaklı motifler ve o mükemmel çizimler. Bence bu fikre karşı çıkmak için gerçekten de çok sebebimiz yok.