Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

m

Münazara

Dün kendi okulumuz da finale kaldığı için bir münazara yarışmasını okulca izlemeye gittik. Konu BM'de veto hakkının 5 daimi üyeden alınmasıydı (dünya beşten büyüktür jsjsnsjsj). Hükümet kanadında bunu savundular neyse sonra rakip okullardan muhalefet kanadından bir abla geldi sahneye. "Siz çok ütopik şeyler düşünüyorsunuz ama arkadaşlar biz Alis Harikalar Diyarında'da yaşamıyoruz!" diye bağırdı hükümet kanadına. Abla şaka mısın, harikalar diyarı ve ütopya, orada millet akciğerlerine oksijen değil kaos çekiyor ama neyse. Komik olan 2. oldu bu ablanın takımı💀
BATIL İNANÇ VE ATEİZM (karşılaştırması)
. Tanrı ile ilgili hiçbir inanca sahip olunmaması, ona layık olmayan bir inanca sahip olmaktan çok daha iyidir. Çünkü ilki inançsızlık, ikincisi ise küfür anlamındadır. Batıl inanç aslında Tanrı’nın aşağılanmasıdır. Plutarch’ın bu konuyla ilgili çok yerinde bir açıklaması vardır: “Elbette insanların, Plutarch gibi bir insanın hiç var olmadığını söylemelerini, Plutarch’ın doğar doğmaz çocuklarını yiyen biri olduğunu söylemelerine tercih ederim. (…..) Küfrün Tanrı’ya yönelmiş olmasından dolayı ağırlığının artması gibi, bundan doğan tehlike de insanlar için çok daha büyüktür. Ateistlerin elinde hiç olmazsa mantık, felsefe, doğal duygular, adalet ve iyi bir şöhreti korumak gibi (her ne kadar din eksik olsa da), görünüşte ahlaklı bir değişime önderlik edebilecek şeyler vardır. Bu nedenle ateizm asla devlette huzursuzluğa yol açmamıştır, çünkü insanın kendinin ötesinde bir şey görmemesi nedeniyle, yalnızca kendisiyle ilgilenmesini sağlar. Üstelik Tanrı’yı inkâr etmeye eğilimli dönemler (İmparator Augustus dönemi gibi), oldukça ahlaklı zamanlar olarak bilinir. Buna karşılık batıl inançlar pek çok devletin çöküşüne sebep olmuştur, çünkü bir “primum mobile”, tüm devlet yapısının üzerine yıkıcı bir şekilde çöken yeni bir temel güç olarak ortaya çıkar. Batıl inançta halk belirleyicidir; bu noktadan sonra bilgeler akılsızları izler ve ters bir sıra ile mantık, nedenleri uygulamalara uyarlar.
Sayfa 63 - MORPA KÜLTÜR YAYINLARI, 1.Baskı, Mayıs 2003, Çeviren: Elif Günçe (BATIL İNANÇ ÜZERİNE)Kitabı okuyor
Reklam
Tabiatın Tamamlayıcısı Olarak İnsan
Bu tabiat hatasızlığıyla muhteşem ve mükemmel ama şaşırtıcı ve eğlenceli değil. (Sf. 116) Tek anarşisti biziz bu tabiatın. (Sf.117) Sanırım, Tanrı yarattığı tabiattan tatmin olmadığı için insanları, mükemmeliyeti bozan bizleri yarattı. Huzursuz yanıyız biz tanrının. (Sf. 118)
Sayfa 116 - ALKIM YAYINEVİ, 3. Baskı, Haziran 2004 (HUZURSUZ RUHLAR)Kitabı okudu
İnsanın Gelişimi İçin Tanrı’nın Gerekliliği
. Tanrı’nın varlığını inkar eden, insanlığın soyluluğunu zedeler. Çünkü gerçekten de insan, beden olarak hayvan ile akrabadır, ancak ruh olarak Tanrı ile akrabalık kuramazsa, bayağı ve soysuz bir yaratık olarak kalır. Aynı şekilde gönül yüceliği ve insan yaratılışının işlenerek inceltilmesine olan inanç da zedelenir. Bunun için, insanı Tanrı ya da bir “melior natura” (*) modeli olarak düşündüğümüzde, insan tarafından yetiştirilen bir köpeğin nasıl da asil ruhlu ve cesur olduğu örnek alınabilir. Kendisinden daha yüce bir varlığa güven duymasa, bir hayvanın böylesine bir cesarete ulaşamayacağı açıktır. Aynı şekilde insan da Tanrısal esirgemeye sığınır ve Tanrı’nın acımasını elde ederse, insan doğasının kendiliğinden sahip olamayacağı bir güce ve inanca ulaşır. Tanrı’yı inkâr etmek ( her bakımdan olduğu gibi), insani zayıflıklarının üstesinden gelebilme olanaklarını insanların elinden aldığı için de nefret uyandırıcıdır. Kişilerde olduğu gibi toplumlarda da bu böyledir. (*) “Daha üstün bir yapı”
Sayfa 61 - MORPA KÜLTÜR YAYINLARI, 1.Baskı, Mayıs 2003, Çeviren: Elif GünçeKitabı okuyor
Dünya’dan Soğuyunca …
. İnsanı dünyanın lezzet ve şehvetlerinden soğutan her şey, insanı selâmet ve kurtuluşa erdiren sebeplerden sayılır. .
Sayfa 11 - AİLEM YAYINLARI, İSTANBUL 2008Kitabı okudu
İmam Gazzali'nin güzel bir örneği vardır: "Bir şeyi kaybettin. Arıyorsun, bulamıyorsun. Bir adam kaybettiğin şeyi bulup sana getirdiğinde o adamı kınar mısın? Kınamazsın, hatta ona teşekkür edersin." Münazarada da hakikat aranmaktadır. Ha sen bulmuşsun ha bir başkası... Ne fark eder? Hikmet müminin yitiğidir. Hangi mümin bulursa bulsun o mümin takdir ve taltif edilmelidir. Taşköprüzâde bununla alakalı olarak şöyle demiştir: "Münazara edecek kişi, gerçeği aramakta, kaybını arayan kimse gibi olmalıdır." İmam Şâfiî ve başka sâlihler münazaraya başlamadan önce şöyle dua etmişlerdir: "Allah'ım! Sen hakkı karşıdaki kardeşimin dilinde tecelli ettir!"
Sayfa 227Kitabı okudu
Reklam
Derman ve Kurtuluş İçin …
. “Derdini kula anlatıp da, dermanından olma.“” ( Alıntı; 1000K’den) .
Kendi Sorunlarımızla İlgilendiğimizde …
. Tuhaf görünebilir ama siz kendi sorunlarınızla ilgilenirken o sorunlar diğer insanlarda da yok olur. .
Sayfa 105 - Pegasus Yayınları, 1. Baskı, Ocak 2008, TAM BOY, İngilizceden Çeviren: ZEYNEP ESİN
İmkansızı taleb etmek , kendine fenalık etmektir...
Yargılamada Niyet ve Sonuç ….. (a bakmak)
“Sonuçcu” sözcüğü, bir eylemin doğru veya yanlış olduğunu yargılamak için eylemi sergileyen kişinin niyetine değil, bunun yerine eylemin sonuçlarına bakan etik kuramlarını tanımlamak için kullanılır. Kant’ın yalan söylemenin, sonuçları dolayısıyla elde edilebilecek olan olası yararlar ne olursa olsun, her zaman ahlaken yanlış olduğunu söylediği yerde, bir sonuçcu yalan söylemeyi verdiği sonuca ya da vermesi beklenen sonuca göre yargılar.
Sayfa 94 - ALFA Felsefe, 11.Basım,2 020, Çeviri: Mehmet Ata Aslan & Kerem Cankoçak (SONUÇCULUK)
19 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.