Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nur

Geçmişin karşılanmamış ihtiyaçları bugünkü ilişkilerde fazlasıyla söz sahibidir. Oysaki erişkin aklımızın bile yetmediği bir gerçek vardır: Bize bakmakla ve bizi sevmekle yükümlü olan ebeveynlerimiz bizi göremedi, fark edemedi, anlayamadı, değer veremedi ya da bizi koşulsuz, sadece olduğumuz halimizle sevemedi diye değersiz olarak fırlatılmadık dünyaya. Tüm bu eksikler bizim yüzümüzden değildi, bizim yüzümüze yapılan şeylerdi yalnızca. Biz değer verilmeyecek çocuk değildik; değer vermeyi bilmeyen, beceremeyen; kendi dünyasında neler yaşadığını bilmediğimiz, bize yetemeyen ebeveynlerdi.
Sayfa 225Kitabı okudu
Reklam
Ne zaman ki seçimlerimizin bir anlamı olduğunu ve geçmişin gölgesinde yaşadığımızı fark ederiz; işte bu süreçten sonra bize değer verecek, sevgi gösterecek, bizi fark edecek, takdir edecek ve olduğumuz halimizle koşulsuz sevecek kişiye doğru mümkün bir yola düşeriz
Sayfa 224Kitabı okudu
Çocukken büründüğümüz roller yetişkin olduğumuzda içine gireceğimiz bir kostüm olur. Ebeveynlerimizden birine ya da kardeşlerimize bakıcılık yapmak zorunda kaldıysak yine bakımımıza muhtaç bir partner buluruz. Evde bir bağımlı ile yaşadıysak -bağımlılığın türü değişse de bir bağımlı, partner için uygun bir aday olur bizim için. Şiddete maruz kaldıysak şiddet, gördüğümüz yerde kaçacağımız bir şey değil de mücadele etmek için içine dalacağımız bir yer haline gelir. Biz oraya yuva deriz. Çünkü ilk yuvamız da bize acı ve endişe vermişti ama öyle ya da böyle orası da bir yuva, bir haneydi. Yuva kavramı sığınılacak değil, içinde savaşların ya da ihmallerin olduğu bir yer olarak çok yanlış kodlanmıştır zihnimizde. Acıtılmaya alışkın ruhumuz, erişkin yaşamımızda da incitileceği bir ortama zemin hazırlar ve kendisini incitecek insanlara ulaşır.
Sayfa 224Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Neden mi değişmeli bir şeyler? Çünkü travmatik olarak algıladığımız ve acı çektiğimiz geçmişi daima tekrar ederiz. Tekrar ve tekrar sahneleriz. Geçmişi değerlendirmediğimiz, çözümlemediğimiz, olanların cevabını eksik bıraktığımız sürece akıntıya kapılıp gideriz. Arkeolojik kazı olmadan bugünkü yersiz ve zamansız tepkilerimizin, olağandışı ve tuhaf davranışlarımızın, gerçekliğe uymayan beklentilerimizin, neden bir şekilde imkânsız aşklara yeltendiğimizin, sevgiyi bir mücadele haline getirdiğimizin anlamını kavrayamayız. Geçmişi anlamak bugünkü ilişkileri anlamaktır. İmkânsızdan mümküne geçmektir.
Sayfa 221Kitabı okudu
Kaç özlem yüklenir bir evlilik kişi başı? Kaç hayal sırtlanır? Peki bunca ağırlığı nasıl kaldırır? Üstelik bu kuruluştan huzur bekleyen iki kişinin merakli ve beklentili bakışları altında...
Sayfa 193Kitabı okudu
Reklam
Sanki hayat bir aşk hikâyesi filminin sadece son kavuşma sahnesin- den ibaretmiş gibi. Sanki geri kalan her şey romantik anlara iliştirilmiş gereksiz detaylar gibi. Oysa aşk hallerinin ardına gizlenmek hayattan saklanmaktı. Yaşam acı, keyif, rutin, sürpriz, can sıkıcı, eğlenceli her anını dayatırken, kendimize ve başkalarına güvenme ihtiyacımızla sınavlara girip çıkarken, pes etmek ve devam etmek bazen yaşamsal açmazımızken orada tam hedefte durabilmek, bizim için anlamlı ve sağlıklı yolları seçebilmek asıl işimizdi.
Sayfa 185Kitabı okudu
İlişkilerinin hikâyesinde en göze çarpan dinamik şu olmuştu: Sevgiyi, içinde gerçek bir dram varsa hissedebiliyorlardı. Acının içinden geçmeyen bir sevginin tam olmadığını düşünüyorlardı. Daha fenası ilişkinin içinde oyunlar, tiyatrolar olmadan canlı olduğunu kavrayamıyorlardı
Sayfa 183Kitabı okudu
Ebeveynlerinden saglıklıh düzeyde ilgi ve bakım gören çocuk- lar başka sevgilerle de sağlam bağlantılar kurarlar. Bir başkasıyla kaynaşma ya da reddetme yönünde değil, kendi kişisel ihtiyaçlanni doğru değerlendirerek uygun ölçüde mesafe ayarlaması yapabilir- ler. İhmal, istismar gibi şiddetin bulunduğu bir alanı terk edebilir, hastalıklı partnerlik ilişkisinin adını aşk, sevgi koymazlar.
Sayfa 181Kitabı okudu
Boran da babamı doğruluyordu. İkisi de hayallerimden vazgeçmemi öğütlüyordu. Bense hiçbir tutkuma diretmemek için baştan programlanmıştım zaten. Çünkü kadındım. Çünkü kocam ve çocuklarım önce gelmeliydi. Vazgeçtim. Para kazanabileceğim yolları seçtim ama aklım gördüğüm her tabloda asılı kaldı. Bun- lan böyle anlatınca şamanıklık yapıyor gibi hissediyorum. Sonuçta fiziksel bir şiddet yok evde. Ama asıl sorun şu: Yokluk. Hiçbir şey yok. Canlılık yok. Sanki ben evde olmasam ve yerime bir robotumu koysam fark edilmeyeceğim. Görülmüyorum. Hiç ayna olmadan yaşıyormuşum gibi... Artık ben de kendimi görmüyorum. Kim olduğumu ve neye benzediğimi unuttum."
Sayfa 173Kitabı okudu
Ateşime gelecek pervaneler yoksa yanmamın bir anlamı yok gibi geliyordu sanırım."
Sayfa 172Kitabı okudu
Reklam
Ruhsal özelliklerini incelediğimizde bu narsistleri seçenlerin yine çocukluk döneminde ebeveynlerinden biri ya da her ikisi tarafından terk edilmiş olabileceklerini, terk yoksa bile aynı evin içinde duygusal ihmale uğramış olduklarını, dolayısıyla yeterince ilgi ve sevgi görmediklerini fark ederiz. Ebeveynlerden birinin ölmüş olması, boşanmaları ya da çocuğu kendi kavga ve çatışmaları nedeniyle görmezden gelmeleri, alkol ya da madde bağımlılığı veya kumar gibi diğer davranışsal bağımlılığı olan ebeveyne sahip olma, annede ya da babada ruhsal bir hastalık olması örneğin depresyonu nedeniyle çocuğuna uzun süre ilgi göstermeyen bir anne-çocuğun duygusal ihmale uğraması açısından risk oluşturmaktadır. Reddedilme ve yalnız bırakılma çocuğun üzerinde öyle bir tehdit oluşturur ki bu kişi, erişkin yasamdaki ilişkilerinde terk edilmeme pahasına her muameleye olur. Terk edilmeye karşı aşırı bir hassasiyeti vardır. Bunun tehdidi karşısında bile darmadağın olabilir. İlgi ve desteğe açlık duymaktadır. Bir narsistin tüm kırıcılığını ve istismarını sineye çeker ya da kendince birtakım savunmalarla direnmeye çalışır. Hedef iliskinin icinde kalmaktır.
Sayfa 164Kitabı okudu
Neden ???
Öyleyse bunca eziyete rağmen bir kadın terk edilene kadar neden bekler ve o ilişkiden gitmezdi? Dahası hangi kadınlar bu narsistik kişileri seçmeye yatkındı?
Beni göreceksin!' Onu gerçekten gördüm. Oda tuttuğum aynada bir tek kendini gördü. Çünkü dünyaya kördü. Onun adına üzülüyorum bazen. Kendine âşık insanların kurban- lanından daha fazla acı çektiğini ve bununla baş edemeyip zırhlarının arkasına saklandıklarını düşünüyorum. Cesurca gözlerimin içine bakmak istiyorum artık. Kendime söz vermek istiyorum: 'Beni göre ceksin! İyileşiyorum ve iyileşeceğim. Göreceksin!""
Sayfa 143Kitabı okudu
Oysa kadınlar en fazla bu yüzden yenilirmiş, henüz bilmiyordum. Kendinden vazgeçen insanın başka bir yuvası olmazmış. Anladım ki kendini yuva bellemeyeni, başka hayatlar yoluna katmazmış. Bir başkasına ihtiyaçtan, muhtaçlıktan koşan kimse gerçekten haz almıyor, kendini kandırıyormuş. Birinin üzerine yıkıldığında hiç kimse elinden tutup kaldırmıyormuş."
Sayfa 141Kitabı okudu
Nur
@konusanlili·Bir kitabı okumayı düşünüyor
Dervişin Teselli Koleksiyonu
Dervişin Teselli KoleksiyonuMecit Ömür Öztürk
9/10 · 6,8bin okunma
7,1bin öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.