Zamanın değerini biriktirmekle değil, zamanı harcadığı vakitten keyif alarak yaşayanlara saygım arttı bu kitaptan sonra.
Ben dahil herkez zamanını, parasını bir hastalık gibi biriktirdiği, elde ettiğinde de keyif almadığı olmuştur. İşte bu hastalığa düştüğümüzde momoyu ve maceralarını hatırlayalım.
Momoyu okuduktan sonra aklıma takılan bir film oldu. Hatta momo deyince aklima hep o filmden bir sahne canlanmaya başladı. Soul animasyon filminin bir sahnesinden bahsedicektim. Ama izlememiş olanlar olurda bu yazıyı okursa belkide en etkilenecekleri sahnenin hissiyatini bozmak istemem. Ama çıkarmak gereken dersi söyleyebilirim. Hayatın içinde hepimiz bir oyunun sahnesindeki oyuncular gibi bir oraya bir buraya koşturuyoruz. Koşturmayanda kendi kabuğuna çekilmiş karanlığından çıkamaz olmuş. Bunun farkına varıp, bi an durup etrafımıza bakmayı unutuyoruz. Oyuncu değil seyirci olmanin keyfini çıkaramıyoruz. Şöyle bir an duraksayip tüm düşüncelerimizi bir an bile olsa temizleyip, sadece olanın, yaşamın görüntüsünü seyretmek. Ve o anı başarabilen, gerçekten başarabilenin tek hissedebilecegi duygu sakinlik, huzur ve aşırı hafif hissetmek.
Herkesin, hayatında anlamsız biriktirdikleriyle değilde, harcadığı herseyin anlamlı olması dileğiyle...