'Oblomov mu,Andrey mi?'
İnsan ister istemez kitap bittiğinde kendisine bu soruyu sorar gibi hissediyorum.Kim bu kitabı okumuşsa bu soru aklına takılmıştır gibi.Hayatımızda kimin Oblomov,kimin Andrey olduğunu nereden bileceğiz?
Kitap 'Oblomovluk' üzerinden ilerlese de,Olga'yla olan kısmı beni daha çok kendisine çekti.Oblomov'a karşı olan hisleri,ona karşı olan umudu,sevgisi ya da Andrey'e karşı olan duyguları,düşünceleri..
Bütün bunların bulanıklığı ve berraklaşması üzerinde insanı düşündüren yanı..
Karakter tahlillerinin en güzel hallerinden birini bu kitapta buldum.Olga,onun umutları,tereddütleri,yanılgıları..Her insanın hayatından geçecek bir safhaymış gibi.
Ne zamandır uzun bir klasik okumuyordum.Özlemişim ve de sevdim.
Okumakta geç kalmışım,geç kalmayın derim..
Daha şimdiden ne haldeyim.Zamanı saatlerle, dakikalarla değil, güneşin doğup batmasıyla değil, sizinle ölçüyorum:
"Onu gördüm,görmedim,göreceğim, görmeyeceğim, gelecek, gelmeyecek.."
Ya ben yaşadığım hayatı anlayamadım ya da bu hayatın hiçbir değeri yoktu.Daha iyisini de bulamadım, göremedim, kimse de göstermedi.
Sen bir gelip bir kayboluyordun,tıpkı parlak,hızlı bir kuyrukluyıldız gibi; bense her şeyi unutuyor,ağır ağır sönüyordum..
İnsan nasıl yaşadığını bilmezse günü gününe yaşamakla kalıyor;
günün geçmesini, gecenin gelmesini beklemekten başka zevki olmuyor.Bugün nasıl yaşadım, sorusuna cevap vermeden uykuya dalıyor,ertesi gün yine aynı hayat.
Okuduğu kitaplarda kendi düşüncesinin ve duygularının yankılarını, bir gün önce söylediği kelimeleri buluyordu.Sanki yazar onun kalbinin atışlarını dinlemiş de yazmıştı.