Annem demir yumrukla bana zorla okutmaya çalıştığında karşı koyduğum romantik edebiyata gömülmüş, onun sayesinde, dünyayı harekete geçiren o yenilmez gücün mutlu değil mutsuz aşklar olduğunun bilincine varmıştım.
Kanı, dallara ayrılarak bedeninin en gizli yerlerine kadar dağılan bir şarkının akıcılığıyla damarlarında dolaşıyor, aşkla arınmış olarak geri dönüyordu kalbine.
Katedralin saati yediyi vurduğunda gökyüzünde pembe renkli, berrak, tek bir yıldız vardı; geminin biri kederli bir veda çığlığı attı; yaşanabilecekken yaşanmamış tüm aşkların sıkıntısını bir Gordion düğümü gibi hissettim gırtlağımda. Daha fazla dayanamadım.
Sanki kendisi daha yeni keşfetmiş gibi büyük bir ciddiyetle şöyle dedi bana: "Dünya ilerliyor." "Evet," dedim ben de, "ilerliyor, ama güneşin çevresinde dönerek."